SAMSUN – UHA HABER / Değerli okurlar, Türkiye’nin ilk haber spikerlerinden Aytaç Kardüz 15 Temmuz 2022 Cuma günü 80 yaşında hayata gözlerini yumdu. Bayram ziyareti için gittiği Muğla’nın Bodrum ilçesinde vefat eden Aytaç Kardüz, 30 yıl boyunca TRT’de başarıyla görev yapmıştı.
Türkiye’nin ilk spikerlerinden olan Aytaç Kardüz bayram ziyareti için gittiği Muğla’nın Bodrum ilçesinde hayatını kaybetti.
Denize girdiği sırada aniden fenalaşan Aytaç Kardüz’ün hastaneye kaldırıldığında yaşamını yitirdiği belirlendi.
80 yaşında vefat eden Aytaç Kardüz’ün cenazesi Bodrum’daki özel bir hastanenin morguna kaldırıldı. Deneyimli spiker Ankara’da defnedildi.
Aytaç Kardüz yıllarca TRT’nin vazgeçilmez yüzü olmuş, sesiyle haberlere hayat vermişti.
Kardüz, radyo ve televizyon alanında en başarılı spikerlerden biriydi. 1964 yılında göreve başladığı TRT’de 30 yıl boyunca çalıştı. Bir çok spikerin yetişmesinde emeği geçti.
Aytaç Kardüz yıllar sonra TRT Haber’de 15 Temmuz Millet Stüdyosunda kamera karşısına geçerek haberleri sunmuştu.
Evet güzel ve değerli insanların vefatıyla ölümsüz hatıralar da tek tek gün yüzüne çıkıyor. Rahmetli, güzel insan, Rabb’imin cennetiyle mükafatlandıracağı ve sevgili Peygamberimize mutlak komşu olmasını dilediğimiz Aytaş Kardüz’ün ardından, TRT Haber Merkezi’nin çok değerli, unutulmaz isimlerinden Nejat Toprak da, Kardüz’le ilgili bir anısını paylaştı. (Ataner YÜCE)
İşte Nejat Toprak’ın o unutulmayan anısı:
“TRT Haber Merkezi’nde birlikte çalışma mutluluğunu yaşadığım, pek çok yardımını gördüğüm Spiker Aytaç Kardüz’ü kaybettik. Çok üzgünüm, Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın inşallah… Çok anılarımız oldu, birini paylaşmak istiyorum.
SUUDİ ARABİSTAN PROGRAMI
1980 İhtilalinin üzerinden yaklaşık üç yıl geçmiş, ortalık durulmuştu. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Suudi Arabistan’a resmi ziyarette bulunacaktı. Bu ziyaret öncesinde iki ülkeden gazeteciler karşılıklı misafir edilerek, tanıtıcı yayınlar yapılması öngörülmüştü.
Bir haftalık bu seyahat için, TRT’den muhabir olarak Nejat Toprak, Kameramanlardan Sonat Konor ve Mehmet Başak görevlendirildi. Türk ekibinde ayrıca Hürriyet gazetesinden Sadettin Teksoy, Tercüman’dan Kamuran Abacıoğlu var.
Ben Trabzon’dan Ankara’ya gelip yurt dışı işlemlerimi tamamladım. Televizyon Haberleri Müdürü Ülkü Angılı beyle görüştüm: “Geçen hafta televizyonda bir Suudi Arabistan programı yayınlandı zaten, büyük ihtimalle yeni program yayınlanmayacak” dedi.
Ekiple İstanbul’da buluşup, Saudia Havayollarıyla başkent Riyad’a uçtuk. Gümrükte kameramıza el koydular, kamerayı birkaç gün sonra zorla geri alabildik.
Ülkemizde Şubat ayı epey soğuktu, Arabistan 40 derece, alışmaya çalışıyoruz. Bize bir mihmandar verdiler; Abdülkerim. Gezdiriyorlar, bir çok mekana gidiyoruz ama hiçbir yerde görüntü çekmemize izin vermiyorlar. “Madem bize görüntü çektirmeyecektiniz, niye davet ettiniz” diyoruz.
“Biz size vereceğiz, nereyi isterseniz hepsinin görüntüsü var, merak etmeyin, sizin çekmenize gerek yok” diyorlar. Birkaç gün sonra Türkçe bilen bir Suudi devlet yetkilisine ulaşıp bilgi ve görüntü alamadığımızı söylüyoruz. Ama o da hiç bir talebimize cevap veremiyor, nüfusu bile tam bilmiyorlar.
Bu şartlarda Riyad’dan sonra Cidde, Mekke ve Medine’ye geçiyoruz. Kabe’yi, Mescid-i Nebevi’yi ve öteki kutsal mekanları geziyoruz, hepsinden çok etkileniyoruz ama, görüntü çekmemize yine izin yok.
Ekipteki gazetecilerden önce Sadettin Teksoy, sonra Kamuran Abacıoğlu kaçak fotoğraf çekerken yakalanıyor, Mihmandarımız onları uzun çabalardan sonra rica-minnet zorla kurtarıyor.
Nihayet dönüş günümüz geliyor; mihmandarımız Abdülkerim, elinde 5 inç denilen kocaman film kutularıyla çıkıyor karşımıza, bazı broşür ve kart postallar veriyor. “Arabistan’la ilgili bütün bilgiler görüntüler burada merak etmeyin” diyor, vedalaşıyoruz!…
Uçakta broşürleri inceliyorum, habere yazabileceğim fazla bilgi görünmüyor, görüntüleri ise ancak montaj masasında izleyebileceğim, inşallah son anda “Yeni program yayınlanacak” denmez…
Uçağımız İstanbul’a iniyor, hava soğuk, ekip burada dağılıyor. Sonat’la ben Ankara uçağına yetişiyoruz. Akşama doğru Haber merkezine ulaşıp, TRT Televizyon Haberleri Müdürü Ülkü Angılı beye ne yapacağımı soruyorum; “
Daha belli değil, yarın sabah gel, Haber Toplantısında konuşulacak, ondan sonra Trabzon’a dönersin” diyor…
Sabah hemen Haber Merkezine koşuyorum. Haber toplantısı 9.30’da başlıyor. Odasında heyecanla Ülkü beyi bekliyorum. Toplantı bitince geliyor ve: “Evet program yapılacak, bu akşam da haberlerden sonra yayınlanacak, öyle kararlaştırıldı” diyor.
Aman Allah’ım ben ne yapacağım şimdi!.. Arabistan’a giden 3 kişilik TRT ekibinden sadece ben varım; kameramanın biri İstanbul’da indi öbürü evde.
45 dakikalık bir program hazırlayacağım; elimde sadece 5 inçlik iki koca kutu ve sadece akşama kadar vaktim var. Bu filmlerin her birinin izlenmesi bir kaç saat alır, üstelik hepsi İngilizce, ben İngilizce de bilmiyorum!..
Hemen daha önce yayınlanan Arabistan programını bulup izliyorum; bütün bilgiler burada kullanılmış, ben yeni bilgiler ve yeni görüntüler bulmalıyım. Önce, yayın katında filmleri izleyebileceğim bir montaj masası ayarlıyorum.
Sonra İngilizce bilen birini arıyorum, muhabir Necati Berker kabul edip geliyor. Birlikte görüntüleri izlemeye iniyoruz; İlginç görüntüleri belirlemeye ve çevirilerini not etmeye çalışıyorum. Üstelik bir seyretmede tam isabet kaydetmeliyim, tekrar başa dönmeye vakit yok.
Bu şartlarda epey malzeme biriktirip, programa alacağım yerleri işaretliyorum. Şimdi metin yazacağım; hemen Merkez Haberlere koşup boş bir masa ve daktilo buluyorum. Yazmaya başlıyorum ama 45 dakikalık programa çok bilgi lazım çoook. Elimde sadece Necati Berker’in çevirdiği bölümler var, bir de Arabistan hakkında kendi bildiklerim ve gördüklerim…
Nihayet metni tamamlıyorum; ancak aralarda epey boşluklar bırakıyorum, buralara Arap müziği eşliğinde ilginç bulduğum görüntüleri yerleştireceğim. Şimdi bu metin stüdyoda seslendirilecek, sonra motajlanacak, sonra denetlenecek, sonra….. Daha çok işim var, akşam da yaklaşıyor!..
Yazdığım metni usta spiker Aytaç Kardüz seslendirecek, rica ediyorum, birlikte hemen stüdyoya iniyoruz; programın 45 dakika, ama metnin daha kısa olduğunu, arada ES’ler bulunduğunu gösteriyorum. Teknik hazırlıklar tamamlanıyor, Aytaç Hanım metni aksaksız okuyor. Kaydı alıp hemen montaja koşuyorum.
Ama önce Arap müziği bulmam lazım; Nuran Milli Arapça biliyor, rica ediyorum, hemen koşuyor, epeyce sözsüz Arap müziği bulup getiriyor, minnettarım.
Montaja başlıyoruz, zaman daralıyor, inşallah bir aksilik olmadan tamamlarız. Programın ismini, daha önce yayınlanandan farklı olması için “Bugünkü Suudi Arabistan” koyuyorum.
Uzun uğraşlardan sonra montaj tamamlanıyor. Sanırım fena da olmadı; seçtiğimiz görüntüler isabetli olmuş, boş alanları Nuran’ın bulduğu Arap müziği epey canlandırmıştı… Şimdi program denetime girecek, Program Stüdyodan kapalı devre yayınlanacak, Haber Dairesi Başkanı Ercan San’ın odasında bir ekip seyredecek, uygunsa, yayınına izin verecekler.
Gergin bekliyorum, inşallah bir noksanlık bulunmaz!… Yayın tamamlanıyor, başkan “Tamam” diyor, “Olmuş, yayınlanabilir”… Derin bir ohh çekiyorum, şükrediyorum. Bu saate kadar yemek yemediğim aklıma geliyor… Program belki daha iyi olabilirdi ama, bu kısa sürede ancak bu kadar olabiliyor.
Bu sırada Televizyon Haberleri Müdür Yardımcısı Salih Kurt başkanın odasına geliyor; “Olmamış” diyor. Yayını o da kendi odasından izlemiş; “Programda, İslamiyeti kuran Hazreti Muhammed… deniyor, İslamiyeti peygamber kurmamıştır, bu ifade çok yanlış olur” diyor.
Düşünüyoruz; evet Salih haklı. Bu ifade böyle olmamalıydı… Peki n’olacak?.. Her şey sil baştan yapılacak!..
Hemen metnin o bölümünü düzeltiyorum; “İslamiyeti yayan Hazreti Muhammed…” yapıyorum. Ama sadece bu ifadenin değiştirilmesi için, bütün metnin baştan okunması gerekiyor. Koşup Aytaç hanımı buluyor, yeniden rica ediyorum, stüdyoya iniyoruz. Ama büyük bir sorun var, saat 17’ye yaklaşıyor; tek kanallı siyah-beyaz televizyonun akşam yayını açılmak üzere, yayın başlayınca, seslendirme stüdyosu kullanılamıyor.
İşin bu kısa sürede tamamlanabilmesi için, spikerin metni bir seferde aksaksız okuması ve metni akan görüntüye oturtması gerekiyor. Ama Aytaç hanım bulunduğu yerden görüntü akışını göremiyor!.. Buna da hemen çözüm buluyoruz; ben görüntülerin aktığı bölüme giriyorum, Aytaç hanım stüdyodan okuyor bir gözü bende; “
dur” işaretimle duruyor, seslendirme bölümüne geldiğinde, “
oku” diye işaret ediyorum okuyor… Tamam epey ilerledik bir aksilik yok, inşallah başaracağız…
Ve Televizyon yayınının başlamasına çok kısa bir süre kala, Aytaç hanım seslendirmeyi aksaksız tamamlıyor, teşekkürler Aytaç hanım çok teşekkürler.
Hemen stüdyodan çıkıp montaja koşuyorum, yeniden yapıyoruz. Sonra program kapalı devrede yeniden yayınlanıyor, Denetim ekibi yukarıda izliyor ve sonunda; “Tamam, bir sorun yok, yayınlanır” diyorlar. Uçuyorum… Bandı, yayın fişlerini alıp, akşam yayınını yürüten Ana Kumandadaki ilgili yerlere ayrı ayrı teslim ediyorum.
Bu zamanla nasıl bir yarıştı, bu ne büyük bir maceraydı, inanılır gibi değil!.. Artık hürüm, mesai bitmiş, herkes çıkmıştı. Aheste adımlarla Haber Merkezi’ne, nöbetçi ekibin yanına çıkıyorum. Nöbetçi müdür Necmettin Ürkmen’miş, seviniyorum, koltuğa külçe gibi yığılıyorum. Yiyecek bir şeyler söylüyorlar, ne olsa yerim çok açım…
Tarih 22 Şubat 1984, televizyonda 20 haberleri devam ediyor, peşinden benim programım “Bugünkü Suudi Arabistan” yayına girecek.
Ve saate bakıyorum, Trabzon otobüslerinin kalkmasına bir saate yakın zaman var, içimde 10 gündür ayrı kaldığım evime hemen kavuşma arzusu uyanıyor. Terminali arıyorum, Trabzon otobüsünün en arka sırasında bir kişilik yer kalmış, alıyorum. Programı da izleyemeyeceğim ama olsun, programın her karesini ezberledim zaten…
Yeniden zamanla yarış başlıyor, önce kaldığım akrabama, sonra terminale gitmem, otobüse yetişmem lazım. Necmettin Müdür bana kurumun aracını veriyor, önce eve uğrayıp valizimi alıyorum, şoför beni terminale yetiştiriyor…
Otobüse biniyorum 43 numarada, gece tam 13 saat sürecek yeni yolculuğa başlıyorum. Koltuğa oturur oturmaz gözlerim kapanıyor; bu inanılmaz, bu müthiş macera bir film şeridi gibi gözümün önünden akmaya başlıyor…
***
NEJAT TOPRAK
1948 yılında Giresun’un Bulancak ilçesinde doğdu.1971 yılında Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademi Kamu Yönetimi bölümünden mezun oldu.1970 yılında TRT Genel Müdürlüğü Basılı Yayınlar Müdürlüğü’nde çalışmaya başladı.1972 yılında TRT muhabiri oldu. Yaklaşık 3 yıl Trabzon İl Radyosu’nda muhabirlik yaptı. Daha sonra atandığı Ankara’da, TRT Haber Merkezi’nde, Muhabir, Masa Şefi ve Merkez Haberler Müdür Yardımcısı olarak çalıştı.1980 yılı başlarında TRT Trabzon Bölge Radyosu Haber Müdürlüğü’ne atandı. Bu görevi 18 yıl aralıksız sürdürdü. 1998 yılında emekli oldu.
Bir yıl Trabzon gazeteciler Cemiyeti’nin başkanlığını yaptı. Bir yıl da, özel bir televizyonun Trabzon Bölge Temsilcisi olarak çalıştı. Evli ve iki çocuk babası.
[UHA Haber Ajansı, 08 Ağustos 2022]