ref: refs/heads/v3.0
enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
11:23 Bir Başkadır Eşme’nin Bayramları!…
10:07 Adalet Bakanı Tunç, “Bu bayram Terörsüz Türkiye’ye adım attığımız bir bayram olsun.”
09:22 Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Ramazan ayında bakanlık hizmet modellerinden yararlanan 155 bin aileye ziyaret etti!…
09:00 MHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yıldız’dan tutuklama çıkışı…
08:35 (RTÜK) Başkanı Şahin’den “Günlerdir ‘özgür basın’ nutukları atanların riyakarlığını bir kez daha gördük…
08:22 Bakan Uraloğlu: Anadolu’nun kalbinde yolculuk!
00:53 Bakan Tunç: Uludağ’ki otel yangınının tüm yönleriyle  aydınlatılması için  soruşturma hassasiyetle yürütülüyor 
00:39 Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Göktaş, bakanlık personeli ile bayramlaştı
00:36 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ramazan Bayramı vesilesiyle AK Parti teşkilatlarına video mesaj gönderdi…
00:23 Ekrem İmamoğlu’nun teslim etmediği telefonunun HTS kayıtlarına ulaşıldı
00:13 Dışişleri Bakanlığı, İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar tarafından yapılan açıklamayı “küstahça” olarak nitelendirdi ve reddetti.
00:13 Bakan Kurum’dan “Uluslararası Sıfır Atık Günü” paylaşımı
09:53 Türkiye’nin petrol üretim üssü halinde gelen Şırnak Gabar’da iki yeni sahada daha üretim başladı…
09:45 Külliye’de Ramazan programına 450 binden fazla kişi katıldı
06:37 Avrupa Savunmasının Geleceği: Trump politikaları gölgesinde yeni bir yol arayışı
00:54 İletişim Başkanı Altun’dan Özgür Özel’in boykot çağrısına tepki
00:40 Ramazan Bayramı dolayısıyla, Polis ve jandarma yolcu gibi otobüslere binip şoförleri denetliyor…
00:27 Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, “Her kim gençlerimizi kamu düzenini bozmaya çağırıyorsa ülkemizin geleceğini karartmaya çalışıyordur”
00:23 TBMM Başkanı Kurtulmuş, Cezayir ve Ürdün Meclisi Başkanlarıyla telefom görüşmesi yaptı…
00:04 Dışişleri: Rümeysa Öztürk için girişimler sürüyor
TÜMÜNÜ GÖSTER →

CHP, neden tarihinden ders çıkarmıyor?

CHP, neden tarihinden ders çıkarmıyor?
10 Ocak 2022
366
A+
A-

TEKİRDAĞ – UHA HABER / Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Öğr. üyesi Doç. Dr. Ramazan Akkır, Türkiye’nin uzun zamandan beri birbirinden farklı terör örgütleri ile mücadele ettiğini açıkladı.

ramazan akkır | Times Of TurkeyDoç. Dr. Ramazan Akkır, Türkiye’nin mücadele ettiği bu örgütler arasında Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ), Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (DHKP-C), Maoist Komünist Partisi (MKP), Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist (TKP/ML), Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP), Kürdistan İşçi Partisi (PKK), YPG ve DEAŞ bu terör örgütlerinin öne çıktığını söyledi.

Bu ülke neredeyse kurulduğu günden beri, terörün bin bir yüzü ile karşı karşıya geldiğine dikkat çeken Doç. Dr. Akkır, “Terör bazen Sağ’ın, bazen Sol’un, bazen milliyetçiliğin bazen de dinin rengine bürünerek bu ülkenin genç demokrasisini zehirlemekle kalmamış; toplumsal ve siyasal bilinci de sakatlamıştır. Bundan dolayı, toplumun demokratik olgunluğa kavuşması ve belli bir standarda ulaşabilmesi için terör ile mücadele edilmeli ve mücadele bilinci daima canlı tutulmalıdır” dedi.

Doç. Dr. Ramazan Akkır, kırk yıldan beri devletin kılcal damarlarına kadar sızan ve 15 Temmuz gecesi darbeye teşebbüs eden FETÖ ile nasıl mücadele edildi ise binlerce insanın ölümüne neden olan PKK ile de mücadele devam etmek gerektiğini dile getirdi.

İstikrarsızlığa zemin hazırladı

Türkiye Cumhuriyetinin, 1984 yılından beri terör örgütü PKK ve onun uzantıları ile yurt içinde ve yurt dışında çok boyutlu olarak mücadele ettiğini ifade eden Doç. Dr. Akkır, “Devam eden mücadelenin ekonomik ve toplumsal bilançosu ise oldukça ağır olmuştur. Bu ülke, 40 binin üzerinde insanını ve yaklaşık 350-400 milyar dolar civarında da ekonomik sermayesini teröre kurban etmiştir. Terörün maliyetinin daha anlaşılır olması için bu rakamı biraz daha anlaşılır hale getirelim; bu rakamın ekonomi-politiği, kendi kalkınmasını tamamlamış bir Türkiye’dir. Bu rakam 87 Atatürk Barajı, 100 Yavuz Sultan Selim Köprüsü, 100 nükleer santral ve en az 70 Marmaray’ın bedeli kadardır. Teröre harcanan para ile tüm bu büyük projeler kolaylıkla yapılabilirdi. Kısacası, ortaya çıktığı günden bu yana insanımızın canına kasteden terör, ekonomik ve toplumsal sermayemizi sömürmüş; istikrasızlığa ve siyaset mühendisliklerine zemin hazırlamıştır” değerlendirmesinde bulundu.

Geçmişte bu ülkenin 70 sente muhtaç hale gelmesinde terörün büyük payı olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Ramazan Akkır, AK Parti hükümetleri döneminde, PKK başta olmak üzere terör örgütlerine karşı etkili, caydırıcı ve başarılı mücadele ortaya konulduğunu ve son yıllarda bir taraftan devletin güvenlik aygıtlarının olağanüstü mücadelesi diğer taraftan Diyarbakır Anneleri gibi sivil direnişleri, terörün yeşerdiği bataklığı kurutmaya başladığını belirtti.

Doç. Dr. Akkır, Marjinal sol grupların, DEAŞ veya FETÖ gibi dinden beslenen yapıların varlık göstermesinin artık zorlaşdığına vurgu yaparak, bu başarılı mücadele sayesinde, teröre verilen toplumsal desteğin azaldığını ve terör örgütlerine katılım sayısının oldukça düştüğünü ve ancak terörün, yeni stratejilerle varlığını devam ettirmeye çalıştığını aktardı.

PKK’nın vesayetini devam ettirenler…

Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Öğr. üyesi Doç. Dr. Ramazan Akkır, konuyu biraz daha açarak şunları söyledi:

“1979 yılında kurulan PKK, sadece insanların canına kast eden bir terör örgütü değildir. Aynı zamanda kriminal faaliyet yürüten en büyük illegal yapılardan birisidir. Baskı yoluyla haraç toplama, fuhuş̧, adam öldürme, adam kaçırma, uyuşturucu, insan kaçakçılığı, özel mülkiyete saldırı, kamusal saldırı, rehin alma, kara para aklayarak terörü finanse etme ve terör için militan devşirme gibi yasa dışı faaliyetler terör örgütü PKK’nın kabarık suç dosyasında yer alan bazı maddeler olarak sayılabilir.

PKK, bütün bu terör eylemlerini bazen doğrudan bazen de kurduğu paravan örgütler üzerinden dolaylı olarak gerçekleştirmiştir. Bu ve benzeri eylemler üzerinden siyasal ve toplumsal alanı terörize etmeye çalışmıştır. Doksanlı yıllarda yaşananlar bunun örneğidir.

Özellikle, 1990 ile 1995 yılları arasında PKK terörü, siyasal ve toplumsal alanda ciddi düzeyde akıl tutulmasına yol açmıştır. Bir yandan toplumsal alanda kaos oluşturmaya, korku iklimini yeşertmeye ve anarşiye zemin hazırlamaya çalışmış diğer taraftan da kendi adına siyasal alanda varlık gösteren yeni uzantılar oluşturmuştur. Bu dönemde “de jure” Kürtlerin sorununu çözmek “de facto” PKK’nın vesayetini devam ettirmek için siyasi partiler kurdurulmaya başlanmıştır. Bu anlamda Halkın Emek Partisi (HEP), Özgürlük ve Demokrasi Partisi (ÖZDEP), Demokrasi Partisi (DEP), Halkın Demokrasi Partisi (HADEP), Demokratik Halk Partisi (DEHAP), Demokratik Toplum Partisi (DTP), Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) PKK’nın vesayetini politik alanda devam ettirmeye çalışmıştır. 1990 yılından itibaren kurulan bu partilerin temel özelliği, terör örgütü PKK ile olan organik bağları, irtibatı veya iltisakıdır. Bu bağ, bazen saklanmış bazen de itiraf edilmiş ve halkın gözüne sokulmuştur. Bu hareketin içinde aktif olarak yer alan ve DTP’nin de Genel Başkanlığını yürüten Ahmet Türk’ün “DTP uzaylıların örgütü değil, PKK de uzaylıların örgütü değil. PKK ile DTP’nin tabanı ortak. Bana oy veren insanın çocuğu dağda. Bunu görerek gerçekleri tahlil etmemiz gerek” sözü veya HDP’li yöneticilerin yapmış olduğu PKK güzellemeleri bu ifşanın ifadesidir”.

Marjinal sol ve PKK

Doç. Dr. Ramazan Akkır, PKK ile içli dışlı olan, terör ve şiddetten nemalanan, terör ile aralarına mesafe koymayan bu partilerin bir diğer özelliğinin de sol tandanslı olmaları veya marjinal sol siyaseti benimsemeleri olduğunu açıkladı.

Bunun önemli bir gerekçesinin de bulunduğunu hatırlatan Doç. Dr. Akkır, “Kan ve İnanç isimli kitabında PKK terörünü inceleyen Aliza Marcus’un da ifadesiyle bölgede yaşayan Kürtler, sol partilere daha fazla eğilim göstermiştir. Bu bağlamda PKK da diğer Kürtçü partiler gibi marjinal sol ideolojiyi benimsemiş ve sol değerlerin üzerine çökmüştür” dedi.

“1990’lı yıllardan itibaren kurulan bu partilerin bir diğer özelliği de nüfus yoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu şehirlerinden oy almalarına rağmen, Türkiye’nin diğer bölgelerinden yeteri düzeyde oy alamamalarıdır” diyen Doç. Dr. Ramazan Akkır, bu siyasal gerçekliğin bir sonucu olarak PKK’nın vesayetini devam ettiren bu partilerin, sosyal demokrat partilerle ve marjinal sol örgütlerle stratejik ittifak siyaseti güttüklerini ifade etti.

Doç. Dr. Ramazan Akkır, “bu ittifakın, bazen aleni bazen de gizli yürütülmekte ama her halükârda yapılmaktadır. 31 Mart 2019 tarihinde yapılan yerel seçimlerde Türkiye’nin bazı illerinde CHP adayının, bazılarında da Saadet Partisi adayının desteklenmesi, bu tarz bir siyasetin dışavurumudur. Peki son dönemde adından sıkça bahsedilen ve dahi “kutsallaştırılan” HDP ile CHP arasındaki “nikahsız birliktelik” bu çerçevede değerlendirilebilir mi? HDP, AK Parti iktidarının sonlandırılmasında CHP’nin kazanmasına zemin hazırlayabilir mi? Bu ittifak, ne kadar meşrudur?” diye soruyor.

HABER : Ataner YÜCE

[UHA Haber Ajansı, 10 Ocak 2022]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.