ref: refs/heads/v3.0
enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
10:32 Tunceli ve Ovacık’a kayyum atamalarına muhalefetten tepki: ‘İrade gaspıdır, hukuki değildir’
10:22 İçişleri Bakanlığı, Tunceli ve Ovacık Belediyelerine görevlendirme yaptı
09:50 Suç ve Ceza Film Festivali başladı, Jethro Tull İstanbul’u geldi!
07:40 Adalar Müzesi’nden yeni sergi
07:19 Gazze’de İsrail’in suç ortağı ABD’den Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin İsrailli üst düzey yetkililerle ilgili yakalama kararına tepki: “Kararı reddediyoruz”
07:00 Bakanı Prof. Dr. Vedat Işıkhan, “AK Parti, 11 milyonu aşkın üyesiyle Türkiye’nin en büyük sivil toplum hareketidir”
06:50 Kocaeli Ticaret Odası’nın standına 2. Uluslararası Sağlık Turizmi Fuarı’nda yoğun ilgi
06:34 TÜBİSAD: Türkiye’nin geleceğini bilişim sektörü, bilişim sektörünün geleceğini ekosistem ekonomisine geçiş belirleyecek
06:32 Asya Açılımı’nın jeopolitik yansımaları
06:29 Suudi Arabistan’ın “Vizyon 2030” Reformlarının arka planı
06:20 Gazze’de katil soykırımcı İsrail’in suç ortağı ABD’den Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin İsrailli üst düzey yetkililerle ilgili yakalama kararına tepki: “Kararı reddediyoruz”
06:14 Katil Netanyahu için tutuklama kararı: Şimdi ne olacak?
06:00 Kocaeli Folklor Spor Kulübü şampiyonluk ünvanını korudu
00:50 Yılmaz: UCM’nin katil soykırımcı Netanyahu için tutuklama kararı insanlık için dönüm noktası
00:43 Kocaelili Hakem Arzu Görgün’e uluslararası görev
00:38 Usulsüz çakar kullananlara yeni cezalar belli oldu
00:30 Ruhsatsız silah taşıyanlara dört yıl hapis cezası
00:12 TUSAŞ’tan Çanakkale temalı HÜRJET paylaşımı
00:06 Hafta sonu kar geliyor
00:06 Irak ve Suriye’nin kuzeyinde 9 terörist etkisiz hale getirildi
TÜMÜNÜ GÖSTER →

İran-Azerbaycan Gerginliği: Yanlış Giden Ne?

İran-Azerbaycan Gerginliği: Yanlış Giden Ne?
17 Ekim 2021
2.179
A+
A-

Uluslararası güç mücadelesinde ana aktörlerinin Batılı ülkeler, Çin ve Rusya’nın olduğu 21. yüzyılda İslam ülkelerinin mevcut halleriyle masada değil de menüde yer aldığı hatırlanırsa İran, Azerbaycan ve diğer İslam ülkelerinin çatışma değil işbirliğini öne çıkaran politikalar izlemeleri zaruridir.

            Prof. Dr. Kemal İNAT

İran ile Azerbaycan arasında son günlerde karşılıklı askeri tatbikatlar, İran’a ait araçların Karabağ’a Bakü’den izinsiz girmesi, bunun sonucunda İranlı tır şoförlerinin gözaltına alınması ve karşılıklı resmi açıklamalarla tırmanan gerginlik aslında bölgesel güç mücadelesinin yansıması olarak yaşanıyor. İran’daki bazı çevreler, Türkiye ile Azerbaycan arasında son dönemde artan işbirliğini İran için bir risk olarak görüyorlar. Bunda, Tahran’ın Azerbaycan-Ermenistan rekabetinde kendisini Müslüman ülke olan Azerbaycan’ın değil de geleneksel olarak Rusya, ABD ve Fransa tarafından desteklenen Ermenistan’ın yanında konumlandırmış olması ve son Karabağ Savaşı’nda Ermenistan’ın Türkiye tarafından desteklenen Azerbaycan tarafından ağır bir yenilgiye uğratılmasının rolü de var.

İran ile Ermenistan arasındaki “yakınlık”, Türkiye ile Azerbaycan arasındakine benzer bir yakınlık değil kuşkusuz. Ermenistan’ın yukarıda bahsettiğim diğer ittifak ağları böyle bir yakınlığın kurulmasına da müsaade etmez. Ancak Azerbaycan konusunda baştan beri ilk düğmeyi yanlış ilikleyen Tahran yönetimi kendisini bölgede Rusya ve Ermenistan ile aynı blokun içerisinde buldu. Bunda İran’ın ABD ve Avrupa ile yaşadığı sorunlar ve İsrail’in de Azerbaycan’a yanaşma girişimlerinin etkisi oldu mutlaka. Ancak bütün bunlar İran’a Azerbaycan konusunda yanlış yapma hakkı vermiyor. Üstelik Ermenistan gibi, 30 yıl Azerbaycan topraklarının beşte birini gasp etmiş bir işgalcinin yanında “görüntü” vermesi hiç kabul edilecek bir durum değil.

Tahran’ın Bakü ile yaşadığı şu anki gerginliğe son vermek ve Azerbaycan ile uzun dönemde sağlıklı bir ilişki kurmak için başa dönüp yanlış iliklediği ilk düğmeyi düzeltmesi gerekiyor. Bölgesel güç mücadelesinde kendisini Rusya ve Ermenistan yerine Türkiye ve Azerbaycan’ın yanında konumlandırması gerekiyor. Bunun için de İran içindeki etnik ve mezhepsel kimlikler üzerinden ayrıştırıcı dil kullanan ve “mezhepçi misyoner” yaklaşımlarıyla Tahran’ın Bakü ve Ankara ile ilişkilerini zehirleyen radikal kesimlerle hesaplaşması şart. Bu radikal kesimler bölgede bir Türk ittifakı kurulacağı ve İran’ın bölüneceği, Azerbaycan’ın İsrail ve Amerika’nın kontrolüne girip İran’a karşı mücadelenin bir aracı olarak kullanılacağı korkularını pompalıyorlar. Ancak Tahran’ın onların etkisinde attığı adımlar bu korkuların ortadan kalkmasına değil daha da artmasına neden olan bir atmosfere yol açıyor.

Bu yüzden İran’ın etnik ve dini kimliklere doğru yaklaşması ve “mezhepçi misyoner” anlayış konusunda frene basması gerekiyor. Bölge halklarının etnik ve mezhepsel/dini aidiyetleri konusunda izlenmesi gereken rasyonel politika, bu kimliklerin ayrıştırıcı değil birleştirici yönlerini öne çıkarmaktan geçiyor. Yani İran’ın, Azerbaycan politikasını şekillendirirken birleştirici mezhepsel/dinsel aidiyeti öne çıkarıp ayrıştırıcı etnik aidiyeti mümkün olduğunca görünmez kılması doğru olan yoldur. Bunu yaparken de, Azerbaycan yönetiminin seküler hassasiyetlerini dikkate alıp “İslamcı Şii misyonerlikten” uzak durması da iki ülke arasında “güven” ilişkisi tesis edilmesine katkı sağlayacaktır. Türkiye konusunda ise Tahran yönetimi için rasyonel olan, ayrıştırıcı mezhepsel ve etnik aidiyetleri mümkün olduğunca arka planda bırakıp üst dini kimlik olan İslam’ı öne çıkarmasıdır. Türkiye’nin Azerbaycan politikasında, ayrıştırıcı mezhepsel kimliği arka plana atıp birleştirici etnik aidiyeti öne çıkarıp başarılı olması ve Ankara ile Bakü arasında bu sayede sıkı bir işbirliği ilişkisi kurulması Tahran için örnek olabilir.

Eğer İran yönetimi, ülkesindeki radikal kesimler tarafından pompalanan yukarıda değindiğimiz korkuları yenebilirse hem kendisi daha güvenli adımlar atacaktır hem de Azerbaycan ve Türkiye gibi iki önemli komşusuyla daha sağlıklı bir ilişki kurabilecektir. Azerbaycan’ın İran’dan gelebilecek riskler konusunda kendisini güvende hissetmesi, onu bölgede Rusya, İran ve Ermenistan arasında sıkışmışlık duygusundan kurtaracak ve ABD ile İsrail’e yanaşma ihtiyacını ortadan kaldıracaktır. Bunun sonucunda ise Tahran’ın Azerbaycan’a yönelik temel endişelerinden biri ortadan kalkacaktır. Buna karşılık İran’ın Azerbaycan sınırında askeri tatbikat yapması ve Devrim Muhafızları’na yakın medya organlarında İran’ın gerekirse Azerbaycan’ı binlerce füzeyle vurabileceğine dair haberler çıkması ise Bakü’nün endişelerini artıracak ve İran’ı rahatsız edecek ittifaklara girmeye zorlayacaktır.

Dış politikayı ve komşularla ilişkileri zehirleyen korkuları pompalayan radikal kesimlerin telkinlerine karşı dikkatli olunması konusunda Tahran’a yönelik uyarılar kuşkusuz Bakü ve Ankara için de geçerlidir. Mezhepsel/dinsel ve etnik aidiyetlerin ayrıştırıcı değil birleştirici taraflarının öne çıkarılması ve komşu ülkelere yönelik ideolojik/dinsel misyonerlikten uzak durulması bütün ülkeler için izlenecek en doğru yoldur.

Uluslararası güç mücadelesinde ana aktörlerinin Batılı ülkeler, Çin ve Rusya’nın olduğu 21. yüzyılda İslam ülkelerinin mevcut halleriyle masada değil de menüde yer aldığı hatırlanırsa İran, Azerbaycan ve diğer İslam ülkelerinin çatışma değil işbirliğini öne çıkaran politikalar izlemeleri zaruridir.

[UHA Haber Ajansı, 16 Ekim 2021]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.