Seçim Sistemi ve İttifaklar
Mevcut siyasal sistemin, eski sisteme göre siyasal istikrarın sürdürülmesi açısından avantajlı olduğunu bu üç yıllık süre içinde tecrübe ettik. Ancak bir siyasal sistemin istikrarının korumasında, söz konusu sistem kadar, siyasal partilerin de istikrarlı olması önem arz etmekte.
Doç. Dr. Nebi MİŞ & SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü
Temmuz ayı itibariyle cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin üçüncü yılı tamamlanmış olacak. Yeni siyasal sistemin geçiş dönemi hala devam ediyor. Başkanlık sisteminin kabul edilmesinden sonra, seçimler erkene alındığı için uyum yasalarının bazıları sonraya bırakılmıştı. Yeni sistemin gerekliliklerinden biri de seçim sisteminin başkanlık modeline göre düzenlenmesi ihtiyacıydı.
İlk seçimlere gidildiği dönemde, seçim sisteminde geniş çaplı bir düzenleme yapılmadan partiler arasındaki ittifakı mümkün kılan bir yasa çıkarıldı. Seçim ittifaklarını yasaklayan düzenleme kaldırıldı. Yüzde 10 seçim barajına dokunulmadı. Seçim çevresi ile ilgi de bir düzenleme yapılmadı. İttifak düzenlemesi, partilerin kurumsal yapıları ile ittifak yapmasına imkan tanıdı. Aynı zamanda bir parti kurumsal yapısı ile seçime katılmayarak, kendi adaylarını başka partilerin listelerinden aday göstermek suretiyle ittifakların içinde bulunabilmesinin önü açıldı.
İttifak düzenlemesinde siyasal sistemin geleceğini etkileyecek en önemli değişiklik, seçim çevrelerinde alınan toplam oyun öncelikle ittifak partilerine dağıtılacak olmasıydı. İkinci aşamada ise ittifak partileri ittifakın aldığı toplam oy üzerinden d’hont sistemine göre milletvekillerini paylaşacaklardı. Böylece, ittifak içinde yer alan partilerden herhangi biri yüzde 10’luk seçim barajını geçemese bile ittifak blokunun barajı geçmesi halinde milletvekili çıkarabilecekti.
Böyle bir düzenlemenin sonucunda, siyasal alanın yeniden şekillenmesi kaçınılmadı. Küçük partilerin seçim barajına takılmamak için kağıt üstünde bile olsa ittifak bloklarının içerisinde yer almaları mümkündü. Özellikle hakim partili bir sistemde, ideolojik konumlanmaları farklı da olsa partilerin ittifak kurmaları epeyce kolaylaşmıştı. İttifak düzenlemesi, temsilde adaleti sağlaması bakımından kısa dönemde olumlu görülebilecek olsa da, uzun vadede siyasal sistemin ve partilerin geleceği açısından farklı olumsuzlukları ortaya çıkarması ihtimal dahilindeydi.
Seçimlerden bu yana oluşan tecrübeye bakıldığında, ittifakların siyasal alanın geleceğine yönelik etkilerini şimdiden görmek mümkün. Mevcut ittifak düzenlemesi, siyasal partilerin bölünmesini artırdı. Çünkü seçimlerde yüzde birlik oy oranına ulaşan partilerin bile, aldıkları oy ağırlığının ötesinde seçimlerin sonuçlarına etkisi ortaya çıktı. Seçime ittifaksız girmesi halinde milletvekili çıkaramayacağı seçim çevrelerinden, ittifakın içindeki küçük partilerin “artık oyları” ile bir partinin vekil çıkarması mümkün hale geldi.
Bu bağlamda, örneğin CHP ittifaksız seçime gitmesi halinde, milletvekili çıkaramayacağı 11 ilde İyi Parti ve Saadet Partisi’nin “artık oyları” ile milletvekili çıkarabildi. Somutlaştırmak gerekirse, örneğin toplam 5 milletvekili kontenjanına sahip Elazığ’da, bir partinin vekil çıkarabilmek için yaklaşık 60 bin oy alması gerekiyor. 24 Haziran seçimlerinde MHP 47 binin biraz üzerinde oy aldığı halde milletvekili çıkarmazken, CHP 37 bin oy almasına rağmen, İyi Parti (26 bin) ve Saadet Partisi’nin (6 bin) artık oyları ile 41 yıl sonra bu ilden milletvekili çıkarabilmiştir. Yanlış anlaşılmasın, bu örneği ittifakların ve dolayısıyla “artık oylar“ın seçim sonuçları üzerindeki etkisini gösterebilmek için verdim. Cumhur İttifakı için de benzer bir durumun gerçekleştiği seçim çevreleri olabilir.
Mevcut Seçim Sistemi ve İttifakların Siyasal Sistemin Geleceğine Etkisi
Seçim barajının yüzde 10 olarak devam etmesi durumunda, küçük partilerin seçimlere ittifak bloklarından birine dahil olarak girmesi kaçınılmazdır. Bu zaviyeden bakıldığında mevcut yüzde 10’luk seçim barajı ve ittifak düzenlemesinin siyasal alanın geleceğine etkilerini birkaç maddede özetlemek mümkündür.
Öncelikle, “artık oyun” bloklar açısından önemli hale gelmesinden dolayı, küçük partiler alabilecekleri oy oranın çok üstünde bir ağırlıkta sistemi etkileyeceklerdir. Bu bağlamda, küçük partiler kilit parti konumu üzerinden pazarlık siyasetine başvuracaklardır. Pazarlık siyaseti ile normal gücünün ötesinde etkinliğe ulaşabilen partiler, kaçınılmaz olarak büyük partilerin iç bütünlüklerine zarar verme potansiyeline sahiptir. Çünkü kendi partisi içerisinde mikro iktidar mücadelelerinden sonuç alamayan siyasi aktörler, böyle bir siyasal alanda yeni parti kurmaya motive olacaklardır. Son iki yıl içinde CHP, AK Parti ve İyi Parti’den ayrılanların parti kurmalarını bu minval üzerinden değerlendirmek mümkündür.
İkinci olarak, uzun dönemde mevcut seçim sistemi, ittifakları siyasi partilerden daha önemli hale getirecektir. Böyle bir durumda parti seçmen aidiyetleri aşınacak, partilerin kurumsal bütünlükleri ve kimlikleri zarar görecek, popülist partiler ve siyasetçiler öne çıkacaktır. Ayrıca blok içi geçişkenliklerin artması, seçmen-parti aidiyetinin aşınması ve partilerin kimliklerinin zayıflaması büyük partilerin küçük partilere ihtiyacını artıracağı için, siyasal alanda pazarlık siyaseti öne çıkacaktır. Böylece siyasete güven azalacak ve değer üretmeyen siyaset popülerleşecektir.
Üçüncü olarak, parti bölünmelerinin artması, küçük partilerin aktörleşmesi, merkez siyasetin güç kaybetmesi, küçük partilere seçmenlerin yöneliminin kolaylaşması, sistemin uzun vadede istikrarsızlaşması ihtimalini barındırmaktadır.
Son olarak, mevcut seçim sisteminin, uzun vadede koalisyoncu başkanlık riskini ortaya çıkarması ihtimal dahilindedir. Hatırlayalım yakın bir dönemde CHP genel başkanı, parti başkanlarının görev alacağı bir kabinenin seçim öncesinde açıklanarak böyle bir ittifak ile seçimlere gidilebileceğini söylemiştir. Seçimlerden önce ittifaka dahil olacak partilere kabine kontenjanı ayırma vaadi, Brezilya’nın mevcut koalisyoncu başkanlık sistemini çağrıştırmaktadır. Brezilya siyasal sisteminin en önemli sorunu, seçim öncesinde partiler arasında yürüyen kabine pazarlıkları üzerinden kurulan seçim ittifaklarıdır. Böyle olduğu için de örneğin 2018 seçimlerinde 513 sandalyeli Brezilya Temsilciler Meclisi’ne en az 1, en fazla 56 vekil çıkaran toplam 30 parti girmiştir. Mevcut başkan Jair Bolsonaro’nun partisinin meclisteki toplam milletvekili sayısı 52’dir.
Seçim sisteminin değiştirilmesine yönelik Cumhur İttifakı partilerinin çalışma yaptığı medyanın gündemindedir. Seçim sisteminde değişikliklerle ilgili henüz resmi olarak kamuoyuna bir açıklama yapılmasa da, seçim barajının düşürülmesi, dar bölgeli seçim çevresine ve ittifak içi baraj sistemine geçilmesi gibi önerilerin tartışıldığı anlaşılmaktadır.
Mevcut siyasal sistemin, eski sisteme göre siyasal istikrarın sürdürülmesi açısından avantajlı olduğunu bu üç yıllık süre içinde tecrübe ettik. Ancak bir siyasal sistemin istikrarının korumasında, söz konusu sistem kadar, siyasal partilerin de istikrarlı olması önem arz etmektedir. Bir siyasal sistemde onlarca partinin meclise girmesi, yaygın kanaatin aksine, ne temsilde adaleti yeterince sağlar. Ne de demokrasinin kalitesini artırır. Pazarlık gücünü kilit parti konumu ile elde eden partiler, siyasal alanı yozlaştırır. Sonuç olarak, seçim sistemi değişikliğinin, uzun dönemli siyasal alana ve mevcut siyasal sisteme ilişkin sonuçları dikkate alınarak hazırlanması önem arz etmektedir.