Kırgız-Tacik Sınır Çatışmaları Ya Da “Büyük Oyun”un Dönüşü
Kırgızistan ile Tacikistan arasında uzun süredir yaşanan sınır ve su kaynaklarının paylaşımı sorunları nedeniyle 28 Nisan’da bir kez daha başlayan gerginlik, 29 Nisan 2021 tarihinde çatışmaya dönüştü.
Prof. Dr. M.Seyfettin EROL & ANKASAM Başkanı
Söz konusu çatışma, önce halkın birbirlerine taş atmasıyla başladı ve daha sonra olaya askerlerin dahil olmasıyla büyüdü. Bugün itibarıyla yükselen tansiyon, bölgesel aktörlerin arabulucu ve yatıştırıcı telkinlerinin etkisi ve her iki ülke liderinin sağduyulu, soğukkanlı yaklaşımıyla taraflarca düşürülmeye ve kriz kontrol altına alınmaya çalışılmaktadır.
Bu kapsamda iki taraf arasında yapılan görüşmelerde ana hatlarıyla şu dört madde üzerinde mutabakat sağlandığı görülmektedir: 1) Çatışmaların durdurulması; 2) Birliklerin ve askeri araçların sınırdan uzaklaştırılması; 3) Müzakereye devam edilmesi; 4) Bir çalışma grubu kurulması ve ortak çıkarlar doğrultusunda işbirliğinin tesisi için zemin oluşturulması.
Afganistan krizinin zirve yaptığı ve terör tehdidinin Orta Asya bölgesinde tekrar gündemin ön sıralarında olduğu bir dönemde bu krizin patlak vermesi, zamanlaması itibarıyla elbette manidar bulunmaktadır. Özellikle de ABD-Rusya-Çin arasındaki güç mücadelesinin Asya-Pasifik bölgesine kaymaya başladığı ve bu bağlamda Rusya-Çin yakın çevrelerinin krizler üzerinden hedef alındığı, “Büyük Oyun’un Dönüşü”nün yaşandığı bir dönemde.
Peki, iki ülke arasındaki bu krizin altında hangi nedenler yatmaktadır? Krizin arka planında hangi aktörler olabilir? Ve bu aktörler neyi hedeflemektedir?
Krizde Aysbergin Görünen Yüzü
Duşanbe’deki Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) toplantılarının ardından gerçekleşen Tacik-Kırgız sınır çatışmasının görünür nedenleri olarak şu hususların ön plana çıktığını görmekteyiz: 1) Su kaynaklarının dağılımında uzun süredir devam eden anlaşmazlıkların şiddetlenmesi; 2) Aynı askeri bloğun (KGAÖ) parçası olan devletler arasındaki sınır sorununun çözülmemiş olması.
Bu mücadelede Orta Asya’nın kalpgâhı olarak da kabul edilen “Fergana Bölgesi”nde Batken’in öne çıkması oldukça önemlidir.
Kriz, her ne kadar Kırgızistan ile Tacikistan arasında cereyan etse de aslında süreç, bölgedeki bir diğer aktörü de yakından ilgilendirmektedir: Özbekistan.
Dolayısıyla Batken’in en önemli özelliği, sadece Kırgızistan ile Tacikistan’ı ilgilendirmemesidir. Bölgede Özbekistan’a ait toprakların da bulunması, Taşkent’i de bir şekilde sürece dahil etmektedir.
Bundan ötürü sorun, önü alınamaması durumunda üç ülkeyi de içine alabilecek bir genişleme-derinleşme potansiyeli taşımaktadır. Elbette bu husus, Özbekistan’ın niçin bölgede sınır ihtilaflarını çözmeye yönelik bir diplomasi izlediği ve bu bağlamda bölge ülkeleriyle aktif, yapıcı bir diplomasi izlediği sorusuna da cevap vermektedir.
Zira Taşkent, son olarak 2010’da “Oş Olayları/Provokasyonu” üzerinden kendisini komşu ülke/ülkelerle savaşa sokacak “Bölgesel Savaş” oyununu görmüş ve sağduyulu davranmak suretiyle bu kirli oyunu bozmuştur.
Bölge devletlerinin kendi sorunlarını kendilerinin çözme iradesi göstermeye ve sınır ihtilaflarını halletmeye yönelik bir sürece hız verdiği dönemde, mevzubahis olayların patlak vermesi oldukça dikkat çekicidir.
Krizin Merkez Üssü: Fergana
Çok net olarak ifade edelim: Kırgız-Tacik Sorunu, en temelde bölge devletleri arasındaki sınır ihtilafı gibi görünmekle birlikte, asıl hedef bu ülkelerin aralarındaki olası bir uzlaşmanın yol açacağı “Fergana Birliği”nin önüne geçmektir. Yani hedef, kalpgâhı kontrol etmektir ve bölge devletlerinin bu bağlamda Fergana’da söz sahibi olması istenmemektedir.
Bu kapsamda Fergana Vadisi’nin bölge devletleri açısından bir barut fıçısına dönüştürülmesi, bölgeye yönelik izlenen siyasetin temel parametrelerinden biri olmuş ve yukarıda sıralanan nedenler “böl-parçala-çatıştır-yönet-kontrol et” stratejisinin zeminini oluşturmuştur. Farklı dönemlerde yaşanan çeşitli çatışmalar ve bu bağlamda sorunun zaman zaman dondurulmuş olması da bunun bir gösteresidir.
Yukarıda da ifade edildiği üzere, çatışmanın asıl nedeni Fergana bölgesini kontrol etmek ve bu bölge üzerinden bir güç projeksiyonu yapabilmektir.
Bu, en temelde Rusya ve ABD’nin hedeflerine, çıkarlarına uygun düşse de “Çin faktörü”nü de göz ardı etmemek gerekmektedir. “Çin faktörü”, daha çok bölgede artan bir gücün önünü kesmeye yönelik olarak görülmektedir.
Bölgedeki tüm aktörlerin hedefleri ve içlerinde bulundukları şartlar dikkate alındığında, bu hadiselerin Rusya ve ABD’nin çıkarlarına hizmet ettiği fikri ağırlık kazanmaktadır. Özellikle de Moskova’nın olaylar başladıktan sonra sessiz kalması çok manidar bulunmuştur.
Sonuç olarak Kırgız-Tacik sınırında yaşanan olaylar, ABD’nin Afganistan’dan çekilme sürecinde Orta Asya’da yaşanan en önemli çatışmalardan ilkini oluşturmaktadır. Bu çatışma, yeni bir dönemin başlangıcı olmakla birlikte, aslında Rusya ile ABD arasındaki rekabette devrilen ilk domino taşlarından biri olarak okunabilir. Bundan sonraki süreçte toplumsal hareketler, terörizm faaliyetleri ve sınır sorunları gibi konuların Orta Asya gündemini daha da meşgul edeceği öngörülebilir. Dolayısıyla artık Fergana merkezli gelişmeler üzerinden Orta Asya’yı kontrol altında tutmayı amaçlayan bir güç mücadelesi başlamıştır. Fergana, “Büyük Oyun”un kalpgâhıdır.