Televizyon Dizileri ve Ruh Dünyamız
Koronavirüs salgını dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de televizyon başında daha çok vakit geçirmemize neden oldu.
Hayatı evimize sığdırmanın bir yolu da televizyon yayınlarını izlemekten geçti ve geçmekte…
Salgın sürecinin devam etmesi bir süre daha televizyon, radyo ve internet yoluyla sosyal medyayı takip edeceğimizi gösteriyor.
Ülkemizde veya dünya genelinde olup bitenler; güncel haberler, spor etkinlikleri, belgeseller, müzik dinlemek ya da insan yaşamını konu edinen dizi ve film izlemek açısından televizyon kanalları izleyicilere farklı seçenekler sunuyor.
Şüphesiz TV kanallarında değişik programları izlemek yalnızca salgın dönemiyle bağlantılı değil.
Salgın başlamadan öncede TV kanalları geniş kitlelere ulaşabilmek açısından önemli bir iletişim aracı olma görevini sürdürmekteydiler.
İnsanların salgın nedeniyle evlerine kapanmak zorunda kalması televizyon yayıncılığının önemini bir kat daha artırmış oldu.
TV DİZİLERİ VE RUH DÜNYAMIZ
Televizyon kanallarında ilgimizi çeken, kendimizden bir parça bulduğumuz diziler olduğu sürece bu diziler izlenmeye devam edilecektir.
İnsan yaşamından kesitler sunan; tarihi, dönemsel, romantik ya da kurgusal veya insan yaşamının muhtelif psikolojik sorunlarına değinen diziler ilgi çeken diziler arasında yer almaya devam ediyor.
Özellikle salgın hastalıklar döneminde yalnızlık yaşayan ve evlerine kapanmak zorunda kalan insanlar için psikolojik yanlarımızı yansıtan diziler daha çok ilgi çekici oldu.
Koronavirüs salgınına yakalanıp yaşamını kaybeden insanlar veya salgının bedenlerinde açtığı ağır hasarı televizyon programlarında paylaşan insanların acı öyküsü diğer insanlar üzerinde psikolojik yönden etkilenmelere yol açtı.
Virüsle baş etmek zorunda kalan hastalığa yakalanmış bir insanın hastane ortamında yaşama tutunma çabası yanında ölüm korkusunun insanın psikolojik yanını etkileyeceği makul bir düşüncedir.
Hastalığa yakalanan insanların yanında sağlıklı insanların yaşadığı stresle mücadelede TV kanallarında işlenen konular arasında yer alıyor.
Salgının geniş kitlelere ulaştığı bir dönemde, yaşama dair acı öykülerin insan ruhunda açtığı yaralar yalnızca bulaşıcı virüsün olumsuz etkileri ile sınırlı değil…
Konunun uzmanı olan psikiyatrlara göre, son yıllarda insan ruhunda derin izler bırakan başka sorunlar da televizyon yayıncılığında dizilerin konuları arasında yer aldı.
Günlük basının güncel haberler bölümünde yer alan kadınlarımızın boşanma öncesi ve sonrası yaşadığı travmalar, çocukluk döneminde yaşanan şiddet ve cinsel istismar olayları, deprem sarsıntıları ile diğer doğal felaketler de ruh sağlığımızı yakından etkiliyor.
Evli çiftler arasında yaşanan iletişim sorunu, tartışma kültüründen uzak yaklaşımlar ve konuşarak sorunları çözememek insanlara psikolojik açıdan terapi alma ihtiyacını hissettiriyor.
Terapistler kişiler arasında veya bir kişinin ruhsal yapısında yılların biriktirdiği sorunlar arasında; değersizlik duygusu, kişisel algılama ile özsaygı ve özgüven eksikliğinin yer aldığını ifade ediyorlar.
Ruh sağlığımızı yakından ilgilendiren sorunların pandemidöneminde televizyon dizilerinde de işlenir olması bu sorunları yaşayan insanları televizyon başına çekti.
Bu diziler arasında yer alan ‘Doğduğun Ev Kaderindir, ‘Masumlar Apartmanı, ve ‘Kırmızı Oda, gibi yapımlar izlenme rekorları kıran bir boyuta ulaştı.
Bu diziler hakkında psikolog ve psikiyatrlar tarafından dikkati çekici eleştiriler yapıldı. Yapılan bu eleştirilere göre; ‘ terapiseansları böyle olmaz, halk yanıltılıyor, diyenler olduğu gibi gerçek isimler verilmese bile hasta hikayelerinin bu şekilde paylaşılmasını etik dışı bulanlarda oldu.
Şurası bir gerçek ki ruhsal yapımızı yakından etkileyen; şiddet, intihar, cinsel istismar ve terör eylemleri yaşandığı müddetçe bu sorunların TV dizilerine, sosyal medyaya, roman veya öykü olarak yayın hayatına yansımadan yalnızca psikiyatr terapisine başvurularak çözülmesini beklemek yanıltıcı olur.
Önemli olan sorunların doğmasına neden olan hastalık yapıcı ortamların ortadan kalkmasıdır. Binlerce kişinin ruh sağlığı yönünden problem yaşadığı, ruh sağlığı hastanelerinin dolu olduğu bir ortamda insanların sorunlarını yansıtan televizyon dizilerini izlemesini doğal karşılamak gerekir.
Ülkemizde sorunlarını tek başına çözemeyen, psikiyatr veya ruh sağlığı hekimlerinin yolunu bilmeyen, yaşadıkları sorunların arkasında sıkışmış binlerce insan bulunmaktadır.
Televizyon yayıncılığı yöntemi ile ruhsal yanıyla sorun yaşayan insanlara destek olmak, bilimsel gelişmeler ışığında dertlerine derman olmak, kişi mahremiyetine girmeden kendilerine el uzatmak yapıcı bir yaklaşımdır. Aksi takdirde bilimden uzak halk arasında ‘üfürükçü, tabir edilen kişilerden medet ummak ruh sağlığına ilişkin sorunları çözmez.
Atıf ÖZGEN
(*) İnsani Değerler Derneği Kurucu ve Yönetim Kurulu Üyesi
e-mail: ozgenatif@gmail.com
[UHA Haber Ajansı, 28 Şubat 2020]