Hurma – Temur – Matmazel…
Hatıraları eşyalarda, yazılarda, fotoğraflarda mühürlenmiş bir ömür düşünün. Başınızı ne tarafa çevirseniz geçmişten bir suretin tebessümüyle yüz yüzesiniz… Neredeyse her ânı hafızasına kayıtlı olan bu mazi, Şener Mete Bey’e eşlik etmeyi sürdürüyor.
Eğitim, Sözlükler & Yazım Kılavuzları kategorilerinde önemli eserler kazandırmış ve ‘Konuşturan Sözlük‘ kitabının da yazarı olan Şener Mete, TRT Sanat Kitapları aracılığıyla tüm eserlerini kitapseverlerin beğenisine sundu.
İşte Mete Şener’in anlatımıyla unutulmaz “Hurma – Temur – Matmazel” başlıklı yazısı ve yaşadığı Suudi Arabistan anısı:
“Suudi Arabistan’dayım. “Vüzarâtül âlâm” dedikleri Kültür Bakanlığı’nın davetlisi olarak bir grup gazeteciyle birlikte Mekke’nin biraz dışındaki bir otelde kalıyoruz.
Bu otelde bizimle ilgilenen bakanlık müdürlerinden Ali ile biraz samimiyet kurduk. Ali, bana birçok konuda bilgi verdi. Yabancı bir ülkede bir tanıdığınız varsa başkasının 2 saatte gittiği yere siz yarım saatte ulaşıyorsunuz.
Ali ile Arapça başlayıp İngilizce ile biten cümlelerle anlaşabiliyorum. Kendisi çok güzel İngilizce bildiği için benim cümlelerimi anlayışla karşılıyor. Lobiye indiğimde hemen masasına davet ediyor, çeşitli ikramlarıyla sohbet ediyoruz. En çok da mırra ikram ediyor. Kendisine özel yapılan mırra, oldukça yumuşak içimli…
Ali, Mekke’yi, Medine’yi, Cidde’yi detaylı bir şekilde anlatıyor. Ben de ona İstanbul’dan Ankara’dan bahsediyorum. Mısır çarşısını anlatınca bana, “oranın yakınında balık ekmek yedim” deyince çok fazla bilmediğim İstanbul’u anlatmayı bırakıp Antalya’yı anlatmaya başlıyorum.
Birkaç gün sonra odamdan lobiye indiğimde gene davet etti. Yanında birkaç kişi ve önündeki sehpada da fındık fıstık gibi çerezler vardı. Hem yiyip hem konuşurken, Arabistan’ın bir simgesi aklıma geldi, “Eyne hurma?” (Hurma nerede) diye sordum.
“Hurma?” diyerek gözümün içine baktı. “Yes, Hurma” dedim. Önce cevap vermedi, yanındakilerden biri eğilip bir şeyler söyledi. “Haaa” dedi, “Hurma fil beyt” (evde) diye devam etti.
Türk olsaydı, “telefon aç getirt” derdim ama karşımdaki Ali Arap idi ve bir şey diyemezdim. “Min fadlik şay” diyerek çay istedim, sohbeti biraz daha sürdürüp ayrıldım.
Ertesi gün aynı şekilde Ali gene davet etti. Yanında yine biri vardı. Ama masasında sarı renkli bir meyve duruyordu. Sandalyeye buyur etti ve bir tabak uzattı.
“Ekelte ekelte” ve peşinden Türkçe “buyur” dedi. Bu, taze hurmaydı ama bu kadar güzelini o güne kadar hiç yememiştim. Yanındakiyle konuşurken anladım ki Bahreyn’den gelmiş.
Bana ayrı bir salkım uzatarak “Lem hurma, hünake temur” (hurma değil temur) dedi ve ekledi: “hurma is the woman!” Ben de “haa madam” diyerek Fransızcaya dökünce bir kahkaha attı, “this is matmazel, old temur madam” deyince ortalık iyice şenlendi.
İyi ki orada bir kadın yoktu. Böylece Arapların hurmaya temur dediğini anlamış oldum ama Mısır’da bu meyveye bazılarının medjul demesiyle tarihteki Medler’in bir ilgisi olabilir mi acaba?
[UHA Haber Ajansı, 08 Ocak 2023]
Yorumlar