Doç. Dr. Ruhengiz Aliyeva, Uluslararası Diplomatik İlişkiler Akademik Araştırmalar ve Eğitim Derneği olarak Uluslararası İlişkiler Uzmanı Nahçıvan Öğretmenler Enstitüsü Psikoloji ve Pedagoji Bölümü Öğretim Üyesi ve Orta Asya ve Güney Kafkasya İfade Özgürlüğü Ağı (CASCFEN) Türkiye İlişkiler Danışmanı…
Uluslararası Diplomatik İlişkiler, Akademik Araştırmalar ve Eğitim Derneği’nden (UDİAD) Araştırmacı – Analist Mısra ŞAHİN, Karabağ Zaferinin 4. Yılında Türkiye-Azerbaycan ilişkileri ve Güney Kafkasya’daki son gelişmeler üzerine UDİAD için Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doç. Dr. Ruhengiz Aliyeva’la özel bir röportaj gerçekleştirdi.
Mısra ŞAHİN: Türkiye ve Azerbaycan arasında yıllardan beri süre gelen ilişkilerin Karabağ Zaferi’nden sonra geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Karabağ Zaferi, Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin en üst noktası
Ruhengiz ALİYEVA: Türkiye ve Azerbaycan’ın, aynı soydan, aynı kökten geldiğimizi de göz önünde bulundurursak, ülkelerimiz arasındaki gelişmiş ilişkiler 1900’lü yıllardan itibaren, 1914 Balkan Savaşı, Çanakkale Savaşı, Türk Kurtuluş Mücadelesi, Bakü’nün azad edilmesi faaliyetleri de göz önünde bulundurulduğu zaman Karabağ Zaferi, Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin en üst noktası Şuşa Beyannamesi bu stratejik müttefikliği en somut örneğidir. Dolayısıyla Türkiye-Azerbaycan ilişkileri tarihin en üst noktasındadır ve özellikle de 2020 yılındaki bu zaferimizden sonra artarak devam etmiş; hem eğitim hem medeni hem siyasi hem de ekonomik açıdan bütün alanlarda stratejik noktaya gelmiştir. Türk Devletler Teşkilatı’nın 11. Zirve Toplantısı, üye devletlerin ilişkilerini güçlendirmesi adına yapılan iş birlikleri, kardeş ülkelerin eğitim, ekonomik, devlet kurumları ve istihbarat teşkilatları arasında ilişkiler güçlenmeye devam ettikçe beklenen istikrarın daha da güçlü olması öngörülüyor.
M. ŞAHİN: Karabağ Zaferi’nin ardından Azerbaycan ve Ermenistan arasında imzalanan ateşkes antlaşmasının 9. maddesi gereğince Azerbaycan ile eksklav parçası olan Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasında bağlantıyı kuracak olan Zengezur Koridoru hayata geçirilecekti. Fakat bugün gelinen noktada koridor bir süreliğine askıya alındı. Siz Zengezur Koridoru’nun hayata geçeceğini düşünüyor musunuz?
Ermeniler, Karabağ’da olduğu gibi Batı Azerbaycan’da da tüm tarihi ve dini anıtları yok etti
R. ALİYEVA: Tabii ki, Zengezur Koridoru’nun açılması, Nahçıvan ile Azerbaycan’ın, Türkiye ile Türkistan’ın (Orta Asya’nın) buluşması demektir ve bu Zengezur Koridoru’nun hayata geçmesi ile gerçekleşebilir. Muzaffer Başkan, Ali Baş Komutan İlham Aliyev tarihi gerçeklere bakarak, Batı Azerbaycan’ın bizim kadim ve ebedi tarihi topraklarımız olduğunu bir kez daha dünya toplumuna ilan etti: “Batı Azerbaycan bizim tarihi topraklarımızdır, birçok tarihi belge, tarihi harita, tarihimiz ile doğrulanmıştır. Maalesef Ermeniler, Karabağ’da olduğu gibi Batı Azerbaycan’da da tüm tarihi ve dini anıtlarımızı yok ettiler, Azerbaycanlıların tarihi mirasını silmek istediler ama başaramadılar. Çünkü tarih var, belgeler var, haritalar var. Bu binada sergilenen 20. yüzyılın başlarına ait olan harita, Batı Azerbaycan’ın tarihi Azerbaycan toprağı olduğunu, şehir ve köy adlarının Azerbaycan kökenli olduğunu, tarih boyunca bugünkü Ermenistan topraklarında Azerbaycan halkının yaşamış olduğunu bir kez daha göstermektedir. Şimdi asıl görev dünya toplumunun bunu bilmesini sağlamaktır. Bu yönde çalışmalar zaten başladı. Ancak bilim insanlarının, tarihçilerin, aydınların bu çalışmaları daha amaçlı ve sonuç odaklı yürüteceğinden eminim. Evet, Zengezur Koridoru eninde sonunda hayata geçecektir, bunu engellemeleri de mümkün değildir. Çünkü, Zengezur Koridoru’nun hayata geçirilmesi, sadece Türkiye ile Azerbaycan’ın çıkarlarına hizmet eden bir şey değildir; bütün bölgeye, bütün dünyaya, küresel ölçekte, lojistik ölçekte, lojistik yollar bağlamında tövhe veren(katkı sağlayan), fayda sağlayan bir koridordur. Sadece gerşekleşmesini geciktirmeye çalışıyorlar ama bunu başarmaları da mümkün değildir.
M. ŞAHİN: Azerbaycan ve Ermenistan arasında Karabağ Zaferinden bu yana bir barış anlaşması yapılması öngörülüyor. Fakat nihai barış anlaşması bir türlü imzalanmadı. Yakın zamanda Azerbaycan ve Ermenistan arasında bir barış anlaşması imzalanmasını ve Güney Kafkasya’da uzun yıllardır beklenen istikrarın gelmesini öngörüyor musunuz?
Ermenistan, hem Türkiye’ye hem de Azerbaycan’a etki sağlamakta
R. ALİYEVA: Azerbaycan ile Türkiye’nin barış anlayışıyla Ermenistan’ın barış anlayışı arasında fark vardır. Onların barışıyla bizim barışımız çok farklı bir barıştır fakat komşusu bir taraftan Türkiye, bir taraftan Azerbaycan olan Ermenistan’ın bu gerginlik ortamını sürdürebilmesi mümkün değildir. Fakat sadece konu Türkiye-Azerbaycan-Ermenistan bağlamında değildir. Ermenistan’ın Batı odaklı hale gelmesi, Batı ile Rusya arasındaki rekabet alanı Ermenistan’ı etkilemektedir. Ermenistan bu gelişmede hem Türkiye’ye hem de Azerbaycan’a etki sağlamaktadır. Barış ve istikrarın eninde sonunda geleceğini değerlendiriyoruz.
M. ŞAHİN: Güney Kafkasya’da barış ve istikrarın gelmesini beklerken, bir taraftan da Gürcistan’da seçim sonrası karışıklık çıkmış durumda. Siz Gürcistan’daki olayları nasıl değerlendiriyorsunuz ve Gürcistan’daki olaylar Güney Kafkasya’ya nasıl yansır?
R. ALİYEVA: Elbette ben bir politikacı değilim ama bir aydın olarak komşumuz olan Gürcistan’daki olayların daha önce de yaşandığını müşahede ettik. Gürcistan’ın Rusya odaklı halden, Batı odaklı hale dönüşme gayretleri, çalışmaları, Batı’nın ordaki faaliyetleri Rusya’yı direk tehdit ediyor. Rusya Gürcistan’a, Gürcistan da Azerbaycan’a komşu bir ülke. Gürcistan’daki karışıklık Ermenistan’da meydana gelen, yaratılmaya çalışılan askeri üsler ve diğer konular gündeme geldiği zaman Kafkasları oldukça etkileyebilir. Onun için Türkiye, Azerbaycan ve Türkistan coğrafyası, Türk Devletleri Teşkilatı bu barış ve istiklalin sürdürülmesi noktasında sağlam durduğu takdirde katkı sağlayabilir. Azerbaycan hem askeri hem ekonomik olarak, Gürcistan ve Ermenistan’la mukayese edildiğinde oldukça güçlü bir devlettir. Gürcistan’ı da, Ermenistan’ı da iyi günler beklememektedir. Bu çekişmeler en başta bu ülkelere zarar verecektir. Elbette bu gelişmeler bölgeyi de etkileyebilir.
***
Yazar hakkında