Kanuni Sultan Süleyman döneminde Kerkük Livâsı Mufassal Tahrir Defterine göre nüfusun tamamına yakını Türk
* Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile sınırlarımız dışında kalan Irak hem İngiliz mandası döneminde hem de bağımsız Irak Devleti döneminde birçok nüfus sayımı gerçekleştirmiştir.
* Yapılan bu sayımlar etnik kimlikler belirtilmeden farklı zamanlarda yapılmıştır.
UHA / İnternational News Agency
Duhan Alptürk İNCE, Araştırmacı Yazar ve Ekonomist
Tarihi kayıtlara göre bölge nüfusu…
Kısaca geçmişe bakarsak bölge Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1520-1566) kayıtlara yani 111 Numaralı Kerkük Livâsı Mufassal Tahrir Defterine göre Kerkük nüfusu tamamına yakını Türk olarak geçmektedir. Defterde bölgede yaşayan Arap nüfusun göçebe olduğu kaydedilmiş ve yerleşik nüfus olarak sadece Türkler belirtilmiştir.
Tahrir defteri Osmanlı döneminde, maliyenin vergi toplanması için bölgelerde yaşayan halkların kaydını tutan, vergiye esas olan insan ve mal varlığını tespit etmek için yapılan sayımların kaydedildiği defterlerin adıdır. Peki bu defterler neden önemli bir kaynaktır çünkü Osmanlı Devleti’nin hiçbir döneminde imparatorluk içerisinde yaşayan milletlere veya hüküm sürdüğü bölgelere karşı bir iç huzursuzluk kaygısı ve beklentisi olmamıştır.
Bu sebeple Osmanlı Devleti hiçbir zaman imparatorluk bünyesinde ırklara dayalı bir kayıt veya çalışma yapmamıştır. Bu defterlerde bu sebeple sadece maliyenin vergi toplaması amacıyla tutulmuş ve ırksal bir kayıt olarak hazırlanmamıştır. Ancak bölgede yaşayan milletler ve isimler hakkında bilgi içermektedir.
Osmanlı Devleti’nin bu politikası ile ne kadar yanlış bir yol izlediğini günümüzde görmekte ve ne yazık ki etkilerini halen yaşamaktayız. Bu konuyu başka bir yazımızda inceleriz.
Bölge hakkında 19. yy’da hazırlanan ve Osmanlı-İran antlaşma şartlarının kontrolü için kurulan uluslararası bir heyetin raporunda ise bölge hakkında halkın tamamına yakınının Türkçe konuştuğu belirtilmiştir.
Dönemimiz için en önemli kaynak olarak ise 19. yy’da Osmanlı’nın ekonomisini ele geçiren batılı güçler tarafından kurulan Duyun-u Umumiye kayıtlarına göre Fransız müfettiş Vital Cuinnet, bölgelerden vergi toplanması için bir rapor hazırlamış ve kurula sunmuştur. La Turquie d’Asie isimli raporunda müfettiş Kerkük bölgesi için nüfusu 30 bin civarında vermiş ve bu nüfusun yüzde 95’ini oluşturan 29 binlik kesimini Türklerin oluşturduğunu belirtmiştir. Bu rakamlar birçok batılı eserde yer almış ve teyit edilmiştir.
Bunun yanında döneminde; Osmanlı Devleti’nde resmî ve özel kurumlar tarafından bir sene boyunca gerçekleşen olayları topluca göstermek üzere hazırlanan yapıtlar olan Salnameleri incelediğimizde ise bu eserlerde bölge dili olarak ilk sıra Türkçeye verilmiştir. Bu durum bölgede yaşayan halkın büyük çoğunluğunun Türk olmasından ileri gelmektedir. Bu eserde de bölge nüfusu Fransız müfettişe benzer rakamlarda gösterilmiş ve bölge dilinin Türkçe olduğu vurgulanmıştır.
Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasından önce yazılan 1910 tarihli Salname’de Kerkük nüfusu 60 bine yakın olarak belirtilmiş ve şehirde 3 bin civarında gayrimüslim olduğu gerisinin Türk olduğu yazılmıştır. Ayrıca bölgede bir hükümet konağı, bir telgrafhane, bir kale, 16 karakol, 34 cami, 5 kilise, 2 sinagog, 9 medrese, 18 han, 2 kapalıçarşı, 11 hamam, 1374 dükkan ve 5000’den fazla ev olduğu kayıtlarda yer almaktadır.
Ayrıca aynı dönemlerde bölgeye geziler yapan, dilbilimci olan ancak İngiliz istihbaratı için casusuluk faaliyetlerinde yer alan Ely Bannister Soane’nın bölge hakkındaki raporunda bölge Türklerin yaşadığı ve Türkçe konuşulduğu bir bölge olarak geçmektedir.
İlginçtir ki Soane birçok eserinde Türkler hakkında olumsuz yargılarda bulunmuş ve hayatı boyunca Osmanlıya karşı casusluk faaliyetlerde bulunmuştur. Birçok eserinde Türkler ve İstanbul hakkında olumsuz yargılarda bulunmuş ve aşağılayıcı bir dil kullanmıştır. Bu denli Türk düşmanı bir casusun bile kayıtlarında bölge Türklerin yaşadığı bir bölge olarak geçmektedir.
Türk milleti; Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda yaşadığı büyük mağlubiyet sonrasında büyük bir işgale uğramıştır. Topraklarında büyük zülüm gören ve işgale uğrayan Türkler bu zor yılları türlü acılar içinde geçirmiştir.
Bağımsızlığına düşkün olan Türkler; ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde büyük bir kurtuluş mücadelesi vermiş ve yeni bir ülke kurmuştur.
Bu zorlu günler devam ederken kurucu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk 1 Mayıs 1920 tarihinde mecliste tarihe geçen bir konuşma yapmıştır. Paşa bu konuşmasında “Hep kabul ettiğimiz esaslardan birisi ve belki birincisi olan hudut meselesi tayin ve tespit edilirken, hudud-ı millîmiz İskenderun cenubundan geçer, Şark’a doğru uzanarak Musul’u, Süleymaniye’yi ve Kerkük’ü ihtiva eder. İşte hudud-ı millîmiz budur dedik” diyerek Kerkük konusunun milletimiz için ne denli hayati bir konu olduğunu belirtmiştir.
Bu bölgeler savaşın bittiği dönemde imzalanan Mondros ateşkes antlaşması döneminde Türklerin elinde bulunan ve son Osmanlı Meclis-i Mebusan kararlarında Mısak-ı Milli sınırlarımız içerisinde sayılan bölgelerdir.
Bu bölgelerin kaderinin tayin edildiği görüşmelerde bile İngiltere’nin hazırladığı haritalarda bu bölgeler yani Kerkük, Musul, Erbil ve Telafer Türk nüfusu olarak gösterilmiştir. Ancak bölge Osmanlı’nın yıkılmasının ve yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisine alınamamasının ardından İngilizlerin yoğun şekilde baskı politikasına maruz kalmıştır.
İngiliz mandası bölgede 1932 yılına kadar kalmış daha sonralarda ise kurulan Irak Krallığı’nda kukla krallar ile bölgeyi yönetmiştir. Irak ancak 1958 yılında General Abdülkerim Kasım tarafından gerçekleştirilen devrimden sonra cumhuriyeti kurarak bir devlet haline gelmiştir. Ancak uzun yıllar batılı güçlerin baskısı ve etkisi devam etmiş ve nihayetinde 2003 yılında ABD işgali ile karşı karşıya kalmıştır.
Bölge halen iç çekişmelerle ve çatışmalarla uğraşmakta ve siyasi istikrar sağlanamamaktadır. İngilizler hakimiyet kurdukları dönemlerde bölgedeki Türklere yoğun baskı yaparak göçe zorlarken, bölge dışında bulunan ve Irak’ın güneydoğusunda yaşayan Kürtleri bölgeye göç ettirmiştir.
Yapılan bu yoğun göç hareketlerine ve baskı politikalarına rağmen Iraklı Albay Taha El Haşimi tarafından yazılan ve döneminde kurulan liselerde ” Liseler İçin Irak Coğrafyası” adlı eserde bile bölge halkının büyük çoğunluğunun Türklerden oluştuğu vurgulanmaktadır. Ayrıca bölgede hüküm süren İngiliz komiserinin bölge halkı ile ilgili yayınladığı emirlerde dağıttığı broşürlerde Türkçe kullanması da bölgedeki Türk kimliği için önemli bir kanıttır.
Bir diğer önemli belge ve bölgedeki Türkler için önemli bir dayanak belgesi olan “Mahallî Lisanlar Yasası’dır.” Bu yasa ile bölgede yaşayan Türklerin yaşadıkları bölgelerde eğitim faaliyetlerinin Türkçe gerçekleştirilmesi ve buralarda mahkemelerin Türkçe görülmesi karara bağlanmıştır. Ayrıca Irak Devleti, Birleşmiş Milletlere (BM) üye olduktan sonra 30 Mayıs 1932’de Irak Hükümeti tarafından hazırlanan ve BM’ye gönderilen deklarasyon metninde Kerkük vilayetinin Türk, Arap ve Kürtlerden oluştuğu ancak hâkim nüfusun Türk olduğu belirtilmiştir. (devam edecek-Irak Devleti ve Kerkük Türklerinin karanlık günleri…)