Batı gürültülü bir ahmaklıkla gözümüzün önünde intihar etti
HaberTürk Gazetesi köşe yazarı Nihal Bengisu KARACA, “Batı gürültülü bir ahmaklıkla gözümüzün önünde intihar etti” başlıklı kaleme aldığı yazısında, İsrail’in bütün dünya başkentlerinde protesto edildiğini gördüğünden beri Batılı devletlerle kurduğu kurumsal ilişkileri siviller ve ifade özgürlüğünü aleyhine harekete geçirdiğini yazdı.
UHA / İnternational News Agency
Yazar Nihal Bengisu KARACA, Ateşkes ile duran protestoların yerini sivil kamuoyunu itaat ettirme girişimlerinin aldığını hatırlatarak, Gazze’de yapılan soykırımın Batılı başkentlerde yaşayan vicdanlı insanların kendi idarecileriyle hatta aydınlarıyla da yüzleşmesine, kamusal alanda ufak tefek ama anlamlı aydınlanmalara sebep olduğunu ve bunun kabul edilemeyeceğini belirtti.
KARACA, şunları söyledi:HaberTürk Gazetesi köşe yazarı Nihal Bengisu KARACA,
“Çünkü İsrail sadece Filistinlileri vatanlarından kovmakla yetinmiyor, gittikleri yerlerde de kök salmalarını, fikirlerine acılarına yaşadıkları gerçekliğe karşılık bulmalarını engelliyor. Gittikleri yerlerde de susturmaya çalışıyor. Üniveristelerde, STK’larda, parklarda hatta evlerinde. Filistin kökenli oldukları için “Müslümanlara ölüm” diye haykırarak kiracısının evine saldıran ev sahibi Illinois’li Joseph Czuba, 6 yaşındaki Wadea Al Fayoume’yi 26 kez bıçaklayıp öldürüyor ve annesini de yaralıyor mesela. Yer ABD, çocuğun tek suçu Filistin kökenli olmak. Beyaz üstünlükçü White Trash ile Siyonizmin kombo yapması diye bir şey var artık hayatta”.
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN TABUTUNA SON ÇİVİYİ LİBERAL DEMOKRASİLER ÇAKTI
Gazze halkının kemiksiz 45 gündür lime lime edildiğini yazısında dile getiren Nihal Bengisu KARACA, Soykırıma hayır diyenlerin ise susturulmaya çalışıldığını, ifade özgürlüğü, gösteri ve toplantı hürriyetlerinin tahdit edilerek hizaya getirildiğine dikkat çekti.
ABD kongresinde oturma eylemi yapan ve Başkan’a “benim adıma öldürme” diye seslenen yahudilere İsrail bayrağı sallayarak karşı koyan ABD’li senatörün istediği oldu. En son ABD Temsilciler Meclisi, Siyonizm karşıtlığını antisemitizmle bir tutan kararı 14’e karşı 311 oyla aldı.
Artık “Ben İsrail’e ya da Yahudi toplumuna asla karşı değilim, Holokostu da inkar etmiyorum ama İsrail rejiminin siyonist politikalarına karşıyım” bile denilemeyecek.
““Nehirden Denize özgür Filistin” gibi sloganlar ‘aşağılık bir dil’ olarak yaftalandı” diyen KARACA, yazısına söyle devam etti:
“Siyonizm karşıtlığının antisemitizm olduğunu açıkça ve kesin bir dille ifade ediyoruz” diyen karar İsrail’in apartheid uygulamalarını sonuna kadar aklama, İsrail’in politikalarının eleştirilmesinin ise kriminalize edilmesi sonucunu doğuracak.
Yani ABD’e İsrail’e teslim. Ya da tam tersi: İsrail aslında başından beri tam olarak Ortadoğu kendisine gelemesin, başını kaldıramasın diye kullanılan ABD menşeili bir silah ve zaman zaman kontrolden çıksa da son kertede görevini yapıyor. Almanya’da olanlar da baş döndürücü. Saksonya-Anhalt eyaleti, vatandaşlığa başvuranlara “İsrail’in var olma hakkını destekliyorum” şeklinde yazılı bir beyan imzalatıyor.”
Nihal Bengisu KARACA yazısında, Beyaz Saray’ın bir süredir ‘…meli’ ‘…malı’ taktiği uyguladığına vurgu yaparak, “7 Ekim sonrası İsrail ziyaretini “Ben buraya Yahudi olarak geldim” diyerek yapan Blinken dahil “İsrail daha çok sivil öldürmemeli” ya da işte “Gazze’nin kuzeyinde yaşanan büyük sivil kaybı güneyinde de yaşanmamalı” gibi cümleler kuruyorlar. Diğer yandan da Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller İsrail’in kasıtlı olarak sivilleri hedeflemediğini iddia ediyor. Kendi CNN’lerinden BBC’lerinden de utanmıyorlar. Hatta gazeteciler Filistin’e gitmese memnun olacaklar ve tabii ki İsrail’in gazeteci öldürmesi bir tesadüf değil” şeklinde yazdı.
“Geçtiğimiz haftalarda İngiltere’nin seçilmemiş Hindu Başbakanı Rishi Sunak’ın İsrailin intikam turuna yaptığı desteğe bir çok kez şahit olduk” diyen HaberTürk Gazetesi köşe yazarı KARACA, 11 Kasım’da Ateşkes Günü olarak bilinen İngiliz Milletler Topluluğu ve Gaziler Günü’nde yapılması planlanan Filistin’e destek yürüyüşü için “provokatif ve saygısızca” demiş ve polise “Anma etkinliklerini korumak için tüm gücünüzü kullanın, hükümeti tam desteği arkanızda” diye mektup yazmıştı” hatırlatmasında bulundu.
KARACA, yazısına şöyle devam etti:
“Filistin’e destek yürüyüşü için toplananların sayısı 1 milyonu geçti, yakın tarihteki en kalabalık yürüyüş olduğu da kayda geçildi. Yürüyüşle ilgili olarak ‘nefret yürüyüşü’ ifadesini kullanan ve polisi müdahaleye zorlayan Suella Braverman ise Sunak tarafından aşırıya gitme endişelerini sağaltmak için olsa gerek görevden alındı. Bana kalırsa iki siyonist Hintli aynı rafta pek sevimsiz olduğu için Sunak’ın ‘dengeciliği’ devreye girdi, Braverman’ı görevden alıp yerine Dışişleri Bakanı James Cleverly’i, Cleverly’nin yerine de eski başbakanlardan David Cameron’u atadı. Cameron 2007 yılında üzerine basa basa ‘Ben bir siyonistim’ demiş bir isim. Kara olana yol verip yerine beyazını getirdiler.”
Çünkü artık beyazların dünyanın gözü önünde işlenen soykırımı saklama, onunla ilgili bir mahcubiyet duyma zorunluluklarının olmadığını yazan Nihal Bengisu KARACA, şunları aktardı:
“Her şeyi açık açık gözümüze soka soka yapıyorlar ve kirli işler için kendi elini kirletmeyip kara adamları kullanma dolaylılığına bile başvurmuyorlar.
Haa bu arada kasım başında Fransa Senatosu’nda siyonizm karşıtlığının 5 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını öngören bir yasa teklifi sunulduğunu da hatırlatalım ki tablo tam olsun. Yasa teklifi kabul edilirse, -ki benzer bir girişimin 2019’un aralık ayında da yapıldığını hatırlarsak bu kez kabul edilme ihtimalinin gayet yüksek olduğunu da anlarız- ihlalde bulunan kişiler beş yıla kadar hapis ve 100.000 Euro’ya kadar para cezasıyla karşı karşıya kalacak”.
İsrail’in, İsrail’de yaşayan Yahudi olmayan bireylere ve özellikle de Filistin halkına yönelik muamelesinin, Birleşmiş Milletler, Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü ve İsrail’deki insan hakları grupları tarafından apartheid kavramı kullanılarak eleştirildiğini yazan KARACA, “Dolayısıyla Fransa’daki ve ABD’deki BM temsilcileri ve insan hakları aktivistleri, hak temelli uluslararası kurumların gözlem ve tespitlerini dile getirmeleri halinde artık hürriyeti tahditten para cezasına kadar çeşitlenebilecek cezalar alma tehlikesiyle yüz yüze” olduklarını yazdı.
Şu tabloya bakar mısınız Allah aşkına?
İnsan bazen bütün bunlar şaka olsa gerek diyor.
BATI’NIN EVRENSEL HALE GETİRDİĞİ DEĞERLER BATI’NIN SALDIRISI ALTINDA
HaberTürk Gazetesi köşe yazarı KARACA, yazısının bir bölümünde de şunlara yer verdi:
“Batı” kelimesinin sadece bir coğrafyayı değil bir siyasal kültürü de anlattığını hesaba katarak şu sorunun eşiğine geldiğimiz söylenebilir. Artık dünyanın bu tarafında kim nasıl hangi argümanla “Batı”nın hukuki siyasi ekonomik mekanizmalarının referans alınmasını önerebilir? Kim Batı’nın bulmadığı ama yaşadığı tecrübelerle geliştirdiği demokratik aksamın ‘evrensel’ iddialarından yola çıkarak bulunduğu ülkeyi aydınlanmaya ve ilerlemeye çağırabilir?
Yazan Nihal Bengisu KARACA, “Batı gürültülü bir ahmaklıkla gözümüzün önünde intihar etti” başlıklı kaleme aldığı yazısını şöyle noktaladı:
“Farkında mıyız bilmiyorum. Yaşananlar sahiden büyük bir kırılma. Daha doğrusu son nokta. Ölen, yok olan sadece Filistinlilerin hayatı değil. Şimdilik önemsiz görünse de ölen başka bir şey daha var. Bir bakış açısı ölüyor. Ölmüştü de, sanki adli tıpçı gelmiş ölüm saatini ilan ediyor. Ve bu ilanla hayata geçecek ya da son bulacak şeyler var.
Bir tereke var her şeyden önce. Bu ilanla belki akıllar başa gelecek, belki kaos çıkacak. Belki haraç mezat mirası yağmalama iradesi hasıl olacak belki gidenin yokluğunda oluşacak boşluktan mütevellit zorbalar duruma el koyacak. Yanlış anlaşılmasın. Ben hala şu yazının sonunda bahsini açtığım umuda bağlıyım”.