Prof. Dr. Nevzat Tarhan’dan “Büyük Aile Buluşması” na videolu destek mesajı…
* Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan’dan “Cinsiyetsizlik propagandası yasaklanmalıdır” temasıyla düzenlenen “Büyük Aile Buluşması” na destek.
* İki yüzden fazla sivil toplum kuruluşunun bir araya gelmesiyle Büyük Aile Platformu tarafından gerçekleştirilen “Büyük Aile Buluşması”na Prof. Dr. Nevzat Tarhan gönderdiği video mesaj ile destek verdi.
UHA / İnternational News Agency
Büyük Aile Buluşması için binlerce kişi İstanbul Saraçhane Fatih Anıt Parkı’ndan bir araya geldi. Katılımcılar Beyazıt Meydanı’na kadar yürüdü.
Önemli isimlerin katılımıyla gerçekleştirilen yürüyüşe Prof. Dr. Nevzat Tarhan da ilettiği video mesaj ile destek verdi.
Tarhan, video mesajında şu ifadelere yer verdi:
Çocuklarımız, ailemiz ve insanlık için büyük aile platformunun bu sessiz yürüyüşünü; “Büyük Aile Buluşması” nı can-ı yürekten desteklediğimi belirtmek isterim.
Bu önemli yürüyüşü orada olan, uzaktan, gönülden destek veren tüm STK oluşumlarını kutluyorum.
“Cinsiyetsizlik propagandası yasaklanmalıdır” bağlamında düzenlenen bu buluşmaların ne derece önemli olduğunu bugüne kadar katıldığım tüm platformlarda dillendirmekten çekinmedim.
Aynı şekilde burada konuyla ilgili düşüncelerimi bilimsel veriler ışığında tekrar etmekten çekinmeyeceğim…
Gay, lezbiyen, akışkan cinsiyet olarak bilinen bu hareketin iki boyutu var.
Biri cinsel özgürlük boyutu diğer boyutu da sosyopsikolojik boyutu.
Özellikle 1960’lardan sonra cinsellikle ilgili roller değişmeye başladı. Özgürlüğün bu kadar yaygınlaşmasından sonra. Cinsellik bir roldür. Bir kimliktir. Cinsel kimlik vardır.
Cinsiyetsizlik akımı neden çıktı ve artıyor?
Özellikle 2000’li yıllarda ABD’de cinsiyetsiz bir papazın başpiskopos olması üzerine çok daha fazla tartışıldı.
Ondan sonra daha çok arttı.
Buna Hristiyan çevreler bir alternatif üretemediler.
Çünkü kilise bu konuda masum değil.
Böyle bir durum da insanlar da kendilerini eşcinsellikle ilgili sorgulamaya başladılar.
Özgürlüğün yeni bir alanı ortaya çıkmış oldu.
İşin sosyopsikolojik-biyolojik tarafına girersek; cinsiyet kimliği durumu genetik değil!
Epigenetik diyoruz. Epigenetik ise; çevrenin yetiştirme tarzlarının genetik polimorfizm yapmasıdır ve bu değişebilir.
Tamamen genetik olmadığıyla ilgili kanıtlar var.
Özellikle 2019’da Nature dergisi Science’da yayınlanan bir makale var. 477 bin kişinin cinsiyet ile ilgili genleri incelendi. Oxford’un, Harvard’ın içinde olduğu büyük bir çalışma bu. O çalışma yayınlandı. Nature ‘No Gay Gen’ olarak da internette arattırıldığında görülebilecek bir çalışma. Burada cinsiyet ile ilgili ‘kadın ve erkek dışında acaba üçüncü bir cinsiyet var mı, bunlarla ilgili bir bilimsel kanıt var mı?’ diye araştırıldı ve bilimsel kanıt bulunamadı…
Bugün aksi söylenenler bilimsel olarak temelsiz.
Hatta bırakın doğrulanmayı, yanlışlandı dahi diyebiliriz.
Üçüncü cinsiyet diye bir şey yok.
Bu bağlamda ailenin önemine dikkat çekmek isterim!
Anne baba ilişkisi iyi olan çocuklarda böyle bir yönelim olsa bile çocuk ilk özeniyor bakıyor ve daha sonra vazgeçiyor.
Onun için zayıf ailelerde gözüküyor bu durum. Bu süreci zayıf aile bağları, kötü arkadaş olmak üzere iki tane kavram etkiliyor. Bunları düzeltebilmek önemli.
Bu sorunun çözümü anne babanın elindedir. Özellikle çocuk 10 yaşından önce anneye babaya cinsiyetle ilgili soru sorar. Anne baba ortak dil kullanırsa, benzer tutum geliştirirse çocuk böyle durumlarda anne babaya biyolojik, sosyolojik, psikolojik olarak ihtiyaç duyduğu için ailesinin doğrularını kabul etme eğilimindedir.
Ama ergenliğe girmeyle birlikte özerklik, otonomi duygusu başlıyor.
Çocuk o zamanlarda anneyi babayı sorgulamaya başlıyor. Anne, baba ne derse zıttını yapmaya başlıyor çünkü çocuk, “Ben büyüdüm.” demek istiyor.
Çocuklarımızı susturmayalım!
Çocuğun protest olması doğal bir şeydir.
O yaştaki çocuğun kuzu gibi olması da sağlıklı değildir.
Ergenlikten sonra tamamen farklı bir kişilik sergileyebiliyor. Onun için soru soran, sorgulayan çocuk doğru yapıyordur. Çocuklarımızı susturmayalım. Bizim kültürümüzde “Su büyüğün sus küçüğün” kültürü var.
Çocuğa, “Sus sen anlamazsın, sen çocuksun. Büyüklere cevap verilmez!” dediğin zaman çocuk içine atıyor. Başka yerden öğreniyor. Sosyal medyadan öğreniyor. Evde çocukla konuşalım.
Bunu bilmiyorsak uzmanıyla konuşalım.
Şu anda iyi veya kötü bilgiye ulaşmak çok kolay.
Çok uzatmadan birkaç söz de bilim dünyasıyla ilgili etmek isterim:
‘Bu çocuk böyle hissediyorsa böyle kalsın’ deniyor.
Hukuki ehliyeti olmayan, annenin babanın doğal vasi olduğu, evlenme ve bankadan para transferi yapma yetkinliği olmayan bir çocuğa cinsiyet değiştirme yetkinliği var diyemeyiz.
Akıldan çok hislerin hakim olduğu bu dönemde anne ve babanın hayır deme hakkı var!
Türkiye’de belirsizlik var.
Fazla da zamanınızı almamak adına sözlerimi burada noktalamak istiyorum.
Yeniden tüm katılımcılarımızı yürekten selamlıyorum…
Doğru yoldaki yürüyüşünüz kutlu olsun!
Kaynak* Üsküdar Üniversitesi