Irak Türkleri Derneği: “Türkmenlerin zarar görmemesi için Türkiye, arabuluculuk çabalarını artırmalı garantörlük görevini üstlenmeli”

Irak Türkleri Derneği Genel Merkezi tarafından yayınlanan basın açıklamasında, Kerkük’ün kaderinin ne KDP ve KYP gibi Kürt partilerine ne de Sünni ya da Şii Arapların keyfi kararlarına bırakılmaması gerektiği ve Kerkük için, Türkmenler olmadan alınacak her kararın, batıl ve geçersiz olduğunu bildirildi.
UHA / İnternational News Agency


“Kimi zaman hükümet kimi zamansa ekmeğimizi bölüştüğümüz; komşu hatta kardeş bildiğimiz Irak halkları tarafından mezalimler yapıldı” denilen açıklamada . Otuz beş yıl süren Saddam’ın dikta rejiminde Türkmenlere yapılan soykırım ve çöküntüleri dile getirmeye ise ciltlerin yetmeyeceği aktarıldı.

“Dikta rejiminin 2003 yılında devrilmesinin ardından Türkmenler, ilk darbeyi Irak Anayasasıyla yedi. Akabinde, yasaya güvenerek ABD güçlerini arkasına alan KDP ve KYP peşmergeleri, başta Kerkük olmak üzere tüm Türkmen bölgelerine karşı silahlı saldırıya geçti. ABD işgalinin ardından, 2003 – 2017 yılları arasında, Kerkük’te, valilik makamı, şovenist Kürtlerin hâkimiyetine girdi. Özellikle sabık Kerkük Valisi Necmettin Kerim döneminde Türkmenlere karşı gerçekleştirilen ev baskınlarını, insan kaçırma olaylarını, Türkmen liderlerine ve şahsiyetlerine karşı gerçekleştirilen suikastları, faali meçhul cinayetleri, göçe zorlama politikalarını ve daha onlarca insanlık dışı uygulamaları hala unutmadık!”
KDP ve KYP hükmü boyunca Türkmenlerin uğradığı acımasız politikalarının yanında Kerkük’ün demografik yapısının da suni yollarla değiştirilmeye çalışıldığı ifade edilen açıklamada,” 2003 yılında 850.000 olan Kerkük’ün nüfusu, 2017 yılına kadar 1.800.000’e vardı. Kerkük’ün nüfusundaki bu artışı doğal olmamakla beraber özellikle Irak’ın kuzeyinden gelen toplu göçlerin bir tezahürü olarak 14 yılda iki katını geçti. Birkaç yıl içinde, Kerkük’ün sayıları bir milyonu geçen davetsiz misafirleri, sistematik bir şekilde kayıtları yok edilen arsalara yerleştirilirken Kerkük’ün 1000 yıllık demografik yapısı yerle bir edilerek, kamuoyuna Kerkük’ün asıl sahipleri kendileriymiş imajı verilmeye çalışıldı” denildi.
Açıklamada, KDP ve peşmergelerin, işi daha da ileriye götürerek Eylül 2017’de, Kerkük’ü de içine alacak şekilde tasarlanan bir bağımsızlık girişiminde bulunduğunu kaydedilerek, “Bu akıl almaz isteklerine ise en büyük destekçileri ABD de dâhil olmak üzere neredeyse tüm dünya karşı çıktı. Başarısızlıkla sonuçlanan referandum girişiminin ardından ise peşmerge, 16 Ekim 2017 tarihinde, Irak ordusu ile Haşi Şabi’nin askeri harekâtı ve Türkmenlerin sarsılmaz duruşuyla çil yavrusu gibi arkasına bakmadan Kerkük’ten kaçtı” ifadesi kullanıldı.
“Her şeyin aslına rücu ettiği gibi Kerkük’ün demografik yapısı da bu dönüm noktasıyla aslına dönmeye başlamış; şehre göç eden yüz binler, 16 Ekim 2017 günü, peşmergenin peşinden şehirden kaçarlarken araç kuyrukları kilometreleri bulmuştur. Bu kaçış sonrası ise Kerkük, 2003’ten beri ilk kez istikrara kavuşmuştur” denilen Irak Türkleri Derneği Genel Merkezi açıklamasında ise şunlara yer verildi:

Söz konusu bu karar, Bağdat parlamentosunda gündeme alınmadan önce, Sünni ve Şii Araplar ile Kürt partileri arasında, Kerkük’ün asıl sahibi Türkmenler saf dışı bırakılarak alınmıştır. Gizli kapılar ardına alınan bu karar, aniden mecliste oylamaya sunulmuş; meclisteki tek Türkmen milletvekili Erşat Salihi’nin itirazları ve Kerkük konusunda Türkmensiz herhangi bir kararın alınmasının kaosa yol açacağı uyarılarına rağmen onaylanmıştır”.

Irak Türkleri Derneği Genel Merkezi basın açıklamasında ayrıca şunları kaydetti:
“Dernek olarak, Aralık 2012’de, yine aynı bu kürsüden yaptığımız bir basın toplantısında şunları söylemiştik: “Barışın ve huzurun sağlanması için, tarihin de kendisine yüklemiş olduğu misyonla, Türkiye’den arabuluculuk çabalarını artırmasını ve kötü senaryoları da göz önünde bulundurarak, olası bir çatışmada, Türkmenlerin zarar görmemesi için, garantörlük görevini üstlenmesini talep ediyoruz.”
“Bugün de aynı talebi tekrarlıyoruz. Aksi takdirde, çok açıktır ki, bölgede eşi benzeri görülmemiş bir kargaşa hakim olacaktır. Bölgeyle alakası olmayan devletler, Türkmenlerin ve dolayısıyla Türklerin kaderiyle oynayacaklardır. Unutulmamalıdır ki Kerkük’ten vazgeçmek, yalnızca Türkmeneli’den değil Kıbrıs’tan da vazgeçmektir. Şuşa’dan, Karabağ’dan da vazgeçmektir!”

Irak Türkleri Derneği Genel Merkez’in basın açıklamasının son bölümünde şunlara yer verildi:
“Onlardan da önce soydaşlarımızın, Türk dünyasının, Türk Devletleri Teşkilatının üzerine düşen en büyük ve en önemli görevlerden biri, Kerkük meselesine ciddi bir şekilde eğilmeleridir. Bu sebeple çağrımız önce yüce Türk devletlerinedir. 1959’da, 1980’de, 1991’de, 1996’da, 2003’te, aynı zihniyetin Türkmenlere yaşattığı gaspların yaşanmaması için çağrımıza kulak verilmesi, en büyük önceliğimiz ve temennimizdir”.
Yorumlar