Dr. Mehmet Alkanalka, Uluslararası Haber Ajansı (UHA)’dan Ataner YÜCE’ye yaptığı değerlendirmede, 21’inci yüzyıldaki önemli gelişmelerin arasında; 9/11 terör saldırısı, ABD’nin NATO 5’inci Maddesi kapsamında Afganistan harekâtı, ABD’nin Irak’ı işgali, Arap Baharı ve Irak ile Suriye’deki iç savaşlar, Irak ve Suriye’de DEAŞ ile ABD’nin mücadelesi, DEAŞ ile mücadelede PKK/PYD ile ABD birlikteliği ve ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi bulunduğuna dikkat çekiyor.
ABD’nin küresel terörle mücadelesinin Afganistan ve Irak’ta başarısız devletlerin oluşmasını hızlandırmış ve bunu Suriye’deki iç savaşın izlediğini hatırlatan Dr. Alkanalka, Marksist ideolojinin ve etnik odaklı PKK terör örgütü soğuk savaşın sona ermesi ile oluşan ABD hegemonyasındaki tek kutuplu uluslararası yapıda ABD’nin 9/11 terör olayına maruz kalması sonucunun Irak ve Suriye’de askeri harekâtı ve varlığı ile birlikte değişim geçirdiğini ifade ediyor.
“Türkiye’deki terör faaliyetlerini ve PKK/PYD terör örgütünü dünyadaki gelişmeler ile birlikte analiz etmek ve 2000’li yıllardaki dönüşümü de anlatarak Suriye’deki iç savaşın olduğu 2011’den günümüze Suriye’deki gelişmeler ve olası senaryolar ve gerekli stratejiler bu yazıda ele alınmıştır” diyen Dr. Mehmet Alkanalka, şunları dile getiriyor:
“ABD strateji belgelerindeki teröre yönelik tehdit değerlendirmeleri ile birlikte PKK’nın strateji değişiklikleri ve Suriye’deki iç savaşı nasıl istismar ederek uluslararası desteği de arkasına alarak güçlendiği ve daha tehlikeli hâle geldiği konusuna da bu çalışmada değinilecektir. Terörizm zayıfın güçlü ile mücadelesinde asimetrik ve şiddetli bir yöntem gibi gözükse de terörizmi bir araç gibi kullanan büyük devletler olduğu düşünüldüğünde bu iddia oldukça tartışmaya açıktır”.
Türklerin tarihleri boyunca birçok isyana maruz kaldıkları da düşünüldüğünde milli birlik ve beraberliğin Türk Milletinin vazgeçilmez kültürel mirası olduğu ifade edilebileceğini belirten Dr. Alkanalka, “Siyasetname’de Nizamülmülk geçmişten günümüze şöyle seslenmektedir; “Allah’ın gazap ve öfkesi isyanın uğursuzluğundan her tarafta insanlara ulaşır…Bu günahkârların uğursuzluğu sebebi ile birçok günahsızlar da helak olur. Buna şöyle bir misal verilebilir: Ateş sazlığa düşünce kuruyu da yaşı da tamamıyla yakar. Bu komşuluktan dolayı pek çok yaş da yanmış olur.” diyor.
“Terörizm, Soğuk Savaş sonrası değişen iki kutuplu dünyadan sonra uluslararası ilişkiler literatüründe etkin olarak yer alan bir alan olmuştur” diyen Dr. Mehmet Alkanalka, “9/11 terör saldırısı sonucu bu konu daha da önem kazanmış hem milli güvenlik belgelerinde hem de uluslararası organizasyonlar tehdit tanımlamalarında terörizme de ağırlıklı olarak yer vermişlerdir.[1] NATO’nun 5. Maddesi ilk defa ABD için hayata geçirilmiş, NATO üyesi olan Türkiye ABD’ye terörizmle mücadele konusunda destek sağlamıştır. Türkiye’nin terörle mücadelesinde ise gerçeklerden ziyade farklı algılar söz konusu olmuş ve Türkiye yeterli desteği almak bir yana, müttefikleri tarafından terörist olarak gördüğü PKK/PYD’ye silah ve eğitim yardımı dâhil her türlü desteğin verildiğini tecrübe ederken, masum sivil vatandaşları dâhil asker can kayıplarını yaşamaya devam etmektedir” diye konuşuyor.
Türkiye’nin NATO üyesi bir devlet olduğunun altını çizen Dr. Alkanalka, son gelinen aşamada ise PKK/PYD’nin, Suriye’de ABD ile işbirliği içinde Suriye’nin su ve enerji kaynakları bakımından değerli bir bölgesinde konuşlanarak güç kazanmaya devam ettiğini, Türkiye’nin; şiddetli, uzun süredir teröre muhatap ve maruz kalmakta olmasına rağmen, NATO ve ABD tarafından desteklenmediğini altını çiziyor.
ABD, bir taraftan terörizmi hızla tehdit gündeminden çıkararak Çin ve Rusya ile geleneksel büyük güçler mücadelesine odaklanırken, diğer taraftan “küçük savaş”lara devam ederek ve devletler ile muhatap olmak yerine devlet dışı terörist organizasyonlar ile işbirliği yaptığının bir döneme tanıklık edildiğini belirten Dr. Mehmet Alkanalka, “Sınıraşan terörizm sadece Irak ve Suriye’deki PKK/PYD varlığından değil, aynı zamanda Avrupa’da da etkin olduğunu göstermektedir. Öyle ki Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğinde Türkiye Cumhuriyeti tarafından konu gündeme getirilmiştir. İsveç’in NATO üyesi olmasının önündeki tek engel olarak uluslararası ilişkiler gündeminde konu tartışılmaya devam etmektedir” diyor.
Dr. Alkanalka, 1991 ve 1995 genel seçimlerinde terörizmin Türk seçmeninin seçim tercihleri üzerindeki etkilerini analiz eden bir makalenin sonuçlarına göre; Türk seçmeninin teröre karşı oldukça duyarlı olduğu ve kayıplarından dolayı dönemin hükümetini sorumlu tuttuğu tespit edilmiştir.[2] Türkiye’de 2024 Yerel Seçimleri yaklaşmaktadır. Terörle mücadelenin ve güvenlik hassasiyetleri, ekonomik kriz ile birlikte Türkiye’nin önemli gündem maddeleri arasında olmaya devam edecektir” değerlendirmesinde bulunuyor.
Başarısız devlet veya düşkün devlet kavramlarının da uluslararası ilişkiler literatüründe yer aldığını anlatan Dr. Mehmet Alkanalka, “Terörizmin uluslararası boyut kazandığı durumlarda başarısız devletlere komşu olma sorunun boyutunu daha da artırmaktadır. Ulus devletler, iç şiddetle sarsıldıkları zaman başarısız devlet konumuna düşmektedirler.[3] Başarısız devletlerin terörle mücadele konusunda dikkate alınmasını gerektiren bir göstergesi de sınırlarında kontrol otoritesi ve yetisinin bulunmamasıdır” diyor.
“Güçlü devletlerin aksine, başarısız devletler sınırlarını kontrol edemezler.[4]” diyen Dr. Alkanalka, şunları aktarıyor:
“Başarısız devletlerin diğer bir boyutu da devletin zaafiyeti nedeniyle büyük devletlerin kendi menfaatleri doğrultusunda başarısız devletlere müdahelesi ve askeri desteğidir. Bu durum uluslararası terörizmle mücadeleyi daha da zor ve karmaşık hâle getirmektedir. 9/11 terör saldırısı sonucunda ABD tarafından kendi strateji dokümanlarında da asıl tehdit olarak gördüğü Global War on Terror (GWOT) yani terörle küresel mücadele kapsamında yapmış olduğu Afganistan ve Irak askerî harekâtları sonucunda 2004 yılında yazılmış bir makalede, ABD’nin söz konusu operasyonları sonucu başarısız devletlerin oluştuğu ve teröristlerin buralarda barınma imkânı bulduklarından bahsedilmektedir.”[5]
Türkiye’nin komşusu Suriye ile 877 km sınırı bulunduğunu ifade eden Dr. Mehmet Alkanalka, “Suriye, iç savaştan kaynaklanan zaafiyetini İran ve Rusya ile dış dengeleme yaparak gidermiş ve zor da olsa hayatta kalmayı başarmıştır. Suriye’deki ABD, Rusya Federasyonu ve İran’ın askeri mevcudiyetleri ile Suriye’nin iç savaş sonrası bölünmüş politik ve sosyal yapısı, Türkiye’nin PKK/PYD ile mücadelede aynı anda hem sığınmacı sorununun çözümü hem Suriye’nin toprak bütünlüğünün yeniden tesis edilmesi hem de terörün sönümlenmesi açısında stratejik bir ağırlık merkezi oluşturmaktadır” diyor.
Dr. Alkanalka, ABD’nin Suriye’deki terör örgütü ile iş birliğinin büyük bir çelişki oluşturduğunu belirterek, ABD’nin Afganistan ve Irak’tan çekilerek büyük güçler ile mücadele kapsamına Çin’e odaklanmasının Suriye’den de bir süre sonra çekileceğinin göstergesi olduğuna vurgu yapıyor. (devam edecek-Teori ve Metodoloji)
[1] Alkanalka, M. (2023). Türkiye’nin Uluslararası Terörizmle Mücadelesinde Bir Strateji Olarak Diplomatik Yumuşak Dengeleme. Terörizm ve Radikalleşme Araştırmaları Dergisi, 2(2), ss.216-237
[2] Kibris, A. (2011). Funerals and elections: The effects of terrorism on voting behavior in Turkey. Journal of Conflict Resolution, 55(2). https://doi.org/10.1177/0022002710383664
[3] Rotberg, R. I. (2003). State Failure and State Weakness in a Time of Terror. In Africa. S.1
[4] A.g.e. S.5
[5] Dunlap, B. N. (2004). State Failure and the Use of Force in the Age of Global Terror. Boston College International and Comparative Law Review, 27(2), 453–475.