ref: refs/heads/v3.0
enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
00:49 Numan Kurtulmuş: TBMM, Türkiye’nin bütün sorunlarının çözüm yeridir
00:40 Bakırköy-Kirazlı hattı bir yılda 17.1 milyon yolcu taşın taşıdı…
00:32 Emeklinin bayram ikramiyesi belli oldu
00:28 Türkiye Basın Federasyonu’nun Yüksek İstişare Kurulu belli oldu
00:20 Bakanlıktan İzmir’de kaçak döküm yapan 2 şirkete 11,2 milyon TL ceza
00:11 BAYKAR’ın İtalya adımları: Avrupa trene binmek istiyor
00:04
08:24  Geleceğin modelistleri, Uludağ Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (UHKİB) ile yetişiyor!
18:57 Tarih ve Diplomasi Kesişiminde Azerbaycan – Ermenistan İlişkileri
12:01 İsmet Taşdemir işini bilir!
10:02 Gergerlioğlu, “MESEM yolsuzluğunda kamu alacakları tahsil edilmeli!”
09:34 KADEM ‘Dünya Kadınlar Günü’ mesajlarını hem Türkiye’de hem de BM’de veriyor 
08:31 Avrupa’da kadın girişimciliği: Hangi ülkelerde kadınlar kendi işlerini kurmaya daha istekli?
08:22 Atlantikçiliğin son kalesi: Meloni’nin AB’yi ABD’nin koruması altında tutma çabası
07:47 Almanya’nın otomotiv endüstrisi Donald Trump’ın gümrük vergilerine nasıl hazırlanıyor?
21:40 Gelecek Partisi İstanbul milketvekili Doğan Demir’den Gültekin Görüm’e ziyaret
18:22 Adaylık çalışmalarına İzmir’de başlayan İmamoğlu: Ben olmadan seçime girmek istiyorsunuz değil mi?
11:19 Bir Saatini Dünyaya Ver; Geleceğe Zaman Kazandır
10:46 Kocaeli Ticaret Odası Başkanı Bulut, “Ticari kredi faizlerini düşürün”
10:10 ASKON: Devrim niteliğindeki tarihi “Terörsüz Türkiye” çağrısını gönülden destekliyoruz
TÜMÜNÜ GÖSTER →

Alçak Gönüllülük

Alçak Gönüllülük
20 Mayıs 2022
3.683
A+
A-

Alçak gönüllülük, kimseye tepeden bakmamak, kimseyi küçümsememek, kendini kimseden üstün görmemek, yaptıklarıyla, başarılarıyla, övünmemek ve şımarmamaktır. Tevazu da aynı anlamda kullanılmaktadır. İslam dininde tevazu övülmüş, müminlerin tevazu sahibi olmaları istenmiştir. Alçak gönüllülüğün karşıtı kibirdir, kendini beğenmedir. Bu ise dinimizde haram kılınmıştır. Dinimize göre insanların salt insan olmak bakımından birbirinden üstünlüğü yoktur. Peygamberimiz, “İnsanlar, tarağın dişleri gibidir, birbirinin eşidir”[1] “Müslümanlıkta şunun bunun soyundan gelme ne övünme ne de yerinme sebebidir[2] gibi hadisleriyle insanların insan olmak hasebiyle birbirinden üstünlüğünü reddeder. Mevki, mal-mülk, servet gibi değişici, yok olucu unsurlar da dinimizde üstünlük sebebi olarak görülmez. İnsanın üstünlüğü ancak iman gibi, salih amel gibi, doğruluk gibi temel insanî değerlerle ölçülür. Tevazu da bu değerlerden biridir.

Tevazu’nun en güzel örneği Peygamberimiz (s.a.v.)’dir. O, herkese karşı alçak gönüllü davranır, kimseyi incitmez, kimseyi kırmazdı. Çocuklarla, kimsesizlerle, öksüz ve yetimlerle bilhassa ilgilenir, ihtiyaçlarını sorar, gönüllerini alırdı. “Alçakgönüllülüğü dolayısıyla Allah’ın şerefini yükseltmediği kimse yoktur”[3] hadisiyle de alçak gönüllülüğün değerini pekiştirmiştir.

Tasavvuf büyüklerinin en fazla önemsedikleri erdem tevazudur. Bunu Allah yolunda ilerlemekte ilk adım olarak görürler. Hiçbir din ulusu, tevazu sahibi olmadan Allah yolunda mesafe alınabileceğini kabul etmez. Tevazu özünde nefsi, bir anlamda da benliği öldürmektir. Tasavvuf yolcusunun ilk aşacağı baraj, nefsin, nefs-i emmare denen, insana her kötülüğü telkin eden, şartlar oluşunca da kötülüğü işleten en ham safhasıdır.

Büyük veli Hasan Basrî’nin ilkesi şudur: “Sabah evden çıktığın andan itibaren karşılaştığın hiç kimseden kendini üstün görmeyeceksin.”

Yine bu din uluları, tevazuda toprak gibi olmayı öğütlemişlerdir. Çünkü toprak en iyi tevazu örneğidir. Biz insanlar her türlü pisliği ona atarız, o bizim için en güzel hububatı, sebze ve meyveleri, gülleri, karanfilleri yetiştirir. Alçakgönüllü insanlar da toprak gibidir, kötülüğe kötülükle karşılık vermez. Kimseyi aşağılamaz.

Âşık Veysel,

Karnın yardım kazmayınan, belinen

            Yüzün tırmaladım tırnağınan, elinen

            Yine beni karşıladı gülinen

            Benim sadık yârim kara topraktır

diye boşuna dememiştir.

İslam büyükleri çok değerli tevazu örnekleri vermişlerdir. Hz. Ömer bir gün mescitte bir bedevinin (çöl Arabı), “Ya Rabbi, beni azlardan eyle!” diye dua ettiğine şahit oldu. Sordu adama: “Bu nasıl dua?” Adam cevap verdi: “Duydum ki Cenab- ı Hak Kuran’da ‘kullarımdan şükredenler azdır’ buyurmuş. Ben de o azlardan olmayı istiyorum.”

Bunun üzerine Hz. Ömer takdir ve tevazuunu şöyle dile getirdi:

-Rabbim, herkes Ömer’den daha âlim!

[1] Künuzu’l-Hakayık, c. 2, s. 185.

[2] Camiu’s-Sagir, c.2, s.194.

[3] Müslim, birr 69.

İsmail ÖZCAN & Eğitimci Yazar

[UHA Haber Ajansı, 20 Mayıs 2022]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.