Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Elbette toplumun özünü oluşturan her insan, öncelikle birey olduğunun idrakinde olmalıdır”
ANKARA – UHA HABER / Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Benmerkezci bir anlayışı öne çıkartan modern çağın yaşam biçimi, insanın iç dünyasını alabildiğine yormakta ve yerleşik aslî değerleri günbegün örselemektedir” dedi.
Prof. Dr. Ali Erbaş, Ankara’da Uluslararası Haber Ajansı (UHA)’na yaptığı açıklamada, Sıla-i rahim, dayanışma, yardımlaşma ve paylaşma gibi değerlerin, çoğu zaman gündelik hayatın hengâmesine feda edildiğini söyledi.
Bunun kaçınılmaz bir sonucu olarak insanın, bireyselleşme girdabında giderek yalnızlığa mahkûm olduğunu; varlığını anlamlı hale getiren toplumsal değerlerden peyderpey uzaklaştığına dikkat çeken Prof. Dr. Erbaş, “Elbette toplumun özünü oluşturan her insan, öncelikle birey olduğunun idrakinde olmalıdır. Ancak, birey olmak ile bireyselleşmenin farkı göz ardı edildiğinde, toplumsal huzurun, barışın, birlik ve beraberliğin yara alması kaçınılmaz olacaktır” dedi.
“Yüce dinimiz İslam, getirdiği ilke ve değerlerle bireyselliği öteleyen ve toplumsal hayatı önceleyen bir din” olduğunu ifade eden Prof. Dr. Ali Erbaş, şunları söyledi:
“Bu dinin müntesiplerinin ayırıcı vasfı ise, öncelikle birey olarak varoluşun idrakine erme, kendini bilme ve çevreyle barışık olma idealini hayat düsturu edinmeleridir. Yüce dinimiz, düşünce dünyamızdan ibadetlerimize kadar her alanda bir arada olmamızı, birlikte hareket etmemizi ve birbirimizin farkında olmamızı önemser ve hatta bunu emreder. Bireyselleşmeye götüren bencillik, kibir, hırs, tamahkârlık gibi menfi duygulardan bizleri arındırarak diğerkâmlık, tevazu, samimiyet ve kanaat gibi toplumsal erdemlere yöneltir. Nitekim namazımız, orucumuz, zekâtımız, fıtır sadakamız ve ibadetlerimizin her biri, bizde güçlü bir varoluş bilinci ve birlik şuuru inşa ederek bizleri, duygusal ve düşünsel yalnızlıktan koruyacak bir işleve sahiptir”.
Ortak inancın, tarihin ve medeniyetin sosyal hafızada yeniden canlandığı sevinç ve neşe günleri olan bayramların ise çeşitli sebeplerle ayrı düşen kalplerin tekrar buluştuğu barış ve sevinç zamanları olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Erbaş, “Kardeşlik şuurumuzun ve birbirimize muhabbetimizin toplumsal boyutta doruğa ulaştığı huzur günleridir. Birbirimize muhtaç oluşumuzun farkına vardığımız bu günler, sevme, değer verme ve paylaşma ekseninde atılan adımlarla gönüllerimizin yakınlaşmasına vesile olmaktadır. İşte zamanın kıymetini idrak ederek geçirdiğimiz bir ayın ardından eriştiğimiz Ramazan Bayramı, manevi boyutuyla dolu dolu yaşanmış günlerin ardından Cenab-ı Hak’ın müminlere bir ikramıdır” dedi.
“Bu sebeple bayramlarımızı, sıradan tatil günleri olarak değil; birlik beraberliğimizi pekiştirmenin ve gönülden gönüle köprüler kurmanın imkânı olarak görmeliyiz” diyen Prof. Dr. Ali Erbaş, Ramazan ayının kalplerimize kazandırdığı zarafet ve nezaketle başta anne-baba ve büyüklerimiz olmak üzere eş, dost ve akrabalarımızı ziyaret etmeliyiz. Geçmişlerimizi hayırla yâd etmeliyiz. Bayram coşkusunu, kardeşlerimiz arasındaki kırgınlıkları ve dargınlıkları gidermeye vesile yapmalıyız” şeklinde konuştu.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, şunları söyledi:
“Yüzümüze her dem tebessümü nakşederek çocuklarımızın zihin ve gönül dünyasında güzel hatıralar bırakmalıyız. Modern hayatın yalnızlaştırdığı büyüklerin, gündelik hayatta kendine yer bulamayan gariplerin, boynu bükük yetimlerin, gözü yaşlı öksüzlerin gönüllerini yapmanın gayreti içinde olmalıyız. Vatanını terk etmek zorunda kalan, yokluk ve yoksulluk içinde hayatta kalma mücadelesi veren, haksızlığa, merhametsizliğe ve zulme uğrayanlara bayram sevinci sunmalıyız.
Bu duygu ve düşüncelerle aziz milletimizin ve tüm İslam âleminin Ramazan Bayramı’nı tebrik ediyorum. Bizlere bu güzel ülkenin bayrağı altında özgürce bayram sevinci yaşattığı için Cenab-ı Mevla’ya sonsuz hamd ediyor; bu toprakları bizlere vatan kılan tüm şehitlerimizi minnetle, rahmetle yâd ediyorum”.
[UHA Haber Ajansı, 04 Mayıs 2022]