Yeni Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un Resmi Türkiye Ziyareti
BERLİN, ANKARA – UHA HABER /Almanya’da 26 Eylül 2021’de gerçekleşen son Federal Meclis seçimleri sonucunda SPD, Yeşiller ve FDP arasında kurulan “trafik lambası” koalisyon hükümetinin Şansölyesi (Başbakanı) Olaf Scholz (SPD), Pazartesi günü (14 Mart 2022) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ikili ilişkiler ve bölgesel meseleleri görüşmek üzere Ankara’ya ilk resmi ziyaretini gerçekleştirecek.
SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı Berlin Koordinatörü Araştırmacı Zafer MEŞE, bugün (Pazartesi) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ikili ilişkiler ve bölgesel meseleleri görüşmek üzere Ankara’ya ilk resmi ziyaretini gerçekleştirecek olan Şansölye Başbakanı Olaf Scholz’la (SPD) ilgili (UHA) Uluslararası Haber Ajansı‘na konuştu.
Araştırmacı Zafer MEŞE, ‘Şüphesiz görüşmelerin en önemli gündem maddesi Ukrayna savaşı olacaktır. Ayrıca ikili ilişkilerin ağırlıklı ekonomik boyutu ve bölgesel meselelerin istişaresinin gündemde olması da beklenmektedir” dedi.
Türkiye’den Dünyaya Güçlü Bir Arabuluculuk Mesajı
“Geride bırakılan haftada Türkiye’nin ev sahipliğinde Rusya ve Ukrayna Dışişleri Bakanları Lavrov ve Kuleba’nın ilk defa üst düzey formatta bir araya gelmesi, Türk diplomasisinin tesadüfî bir başarısı olmadığını göstermektedir” diyen MEŞE, Türk dış politikasının bölgede askerî ve yumuşak gücü orantılı formasyonda devreye sokmasının, Almanya açısından barış perspektifini hayatta tutan bir can simidi olarak algılandığını dile getirdi.
Zafer MEŞE, Uluslararası sistem ve kurallara dayalı dünya düzeninin tuz buz olduğu son haftalarda Türkiye’nin aktif tarafsızlığının, çok taraflı denge arayışları bağlamında uluslararası kamuoyu tarafından kıymetli ve yapıcı bir girişim olarak algılandığının altını çizerek, bu bağlamda Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin aktif hale getirilmesinin bu anlayışın bir tezahürü ve dünya kamuoyu tarafından takdirle karşılandığını açıkladı.
Almanya’nın Jeostratejik Değişim Sinyalleri
Yeni Alman hükümetinin de yirmi birinci yüzyıla damgasını vuracak yeni bir güç dengesine dayalı düzenin tek kutuplu ya da iki kutuplu olmayacağı kanaatine vardığını belirten MEŞE, şunları söyledi:
“Dolayısıyla Şansölye Scholz yeni bir tür siyasi liderlik üstlenmiş, Almanya’nın uzun süredir sadece ihracata odaklanmak ve dünya çapında zorlu siyasi ve askeri anlaşmazlıklardan kaçınmak için “tarihi sebeplere” başvurma geleneğine son verilmesinin gerektiğini anlamıştır. Scholz’un hedefleri arasında “eski moda” kurallara dayalı dünya düzeninin krizi nedeniyle sistemsel değişim geçiren Almanya’yı uluslararası sahneye başarıyla taşıma gayretini müşahede etmekteyiz. Bu minvalde Şansölye Scholz tam bir enkaz haline dönüşmüş Alman ordusunun güçlendirilmesine yönelik devasa harcamaları göze almıştır. Bundan sonraki süreçte Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin hangi ölçüde ve ne zaman tamamlanmasına dair belirsizlik sürerken Batı ittifakı da hayata geçirilen yaptırımlarda daha da sertleşmeye gidileceği sinyallerini vermektedir”.
Türkiye-Almanya Arasında Ukrayna Savaşı İstişare Mekanizması
“Ukrayna savaşında Türkiye ve Almanya diplomasiyi ve arabuluculuğu önceleme gayreti içerisinde olacaktır” diye konuşan Zafer MEŞE, “Özellikle insanî yardım bağlamında bir öncelik söz konusu olacaktır. Göreve geldikten hemen sonra Şansölye Scholz, bir önceki Şansölye Angela Merkel’in kuzeydoğu Alman zihniyetine bağlı kalacağını ve bu cephede pek bir şeyin değişmeyeceğini belirterek Merkel’in politikasına dair kendi yönetiminde de süreklilik sözünü vermiştir. Kuvvetle muhtemel Scholz, eski Şansölye Merkel’in Türkiye ile ilişkilere verdiği ehemmiyeti devam ettirecektir. Bundan sonraki süreçte hem Ukrayna savaşı bağlamında hem de farklı kriz bölgeleri ile ilgili meselelerde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Şansölye Scholz’un fiziki ve telefon diplomasisinin yoğunlaşması kuvvetle muhtemel” olduğunu dile getirdi.
İkili İlişkilerin Etkileşim Mekanizması
Araştırmacı Zafer MEŞE, Türkiye ile Almanya arasındaki ikili ilişkilerde ise istikrarlı devamlılığın sürdürüleceğini, zira devlet aklının bunu gerektirdiğinin altını çizdi.
Türk-Alman ilişkilerinin sadece tarihsel yakın iş birliği geleneğine sahipolmadığını hatırlatan MEŞE, “Aynı zamanda ekonomik, kültürel ve sosyal boyutları ile hayli karmaşık bir yapıya sahiptir ve karşılıklı bağımlılığı da beraberinde getirerek ikili ilişkilerin dinamiklerini şekillendirmektedir. Almanya’da Türkiye kökenli takriben 3 milyon insan yaşamaktadır. Bu kitle sosyo-kültürel, hukukî, siyasî ve ekonomik boyutları ile sadece toplumsal bir realite olmakla sınırlı kalmamakta aynı zamanda Alman toplumunun da entegre bir parçasıdır ve iki ülke arasında güçlü bir kader bağı oluşturmaktadır” dedi.
Bu temel faktörlerden ötürü ikili ilişkilerin etkileşim mekanizması hassas, bazen duygusal ve dönemsel krizlere de neden olma potansiyeline sahip bulunduğunu aktaran Zafer MEŞE, yani her iki ülkenin ürettiği politikaların ikili ilişkileri mütemadiyen etkileme potansiyeline sahip olduğunu, bu etkileşim mekanizmasının geçmişte zaman zaman ikili ilişkilerin inişli-çıkışlı seyrini karşılıklı meydan okuma ve siyasi hesaplaşmalar ile belirlediğini dile getirdi.
Türkiye-AB Pozitif Gündemine Almanya’dan Destek
Araştırmacı Zafer MEŞE, Özellikle Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde olumlu ajanda üzerinde kurgulanmasının önümüzdeki dönemlerde benzer kırılmaların önüne geçileceğine işaret ettiğini ifade etti.
Türk-Alman ikili ilişkilerinin büyüyen Avrupa Birliği boyutunun, ilişkileri daha da geniş bir zemine yayarak gündemi giderek daha fazla domine etmesinin beklenebileceğine dikkat çeken MEŞE, Alman hükümetinin AB politikaları üzerinden Türkiye ile yakınlaşma sürecine destek verme eğiliminin yüksek olmasını da beraberinde getirebileceğine değindi.
SETA Berlin Koordinatörü Araştırmacı Zafer MEŞE, konuşmasının sonunda şunlara da yer verdi:
“Şüphesiz, Türkiye’nin AB’ye katılım süreci, Türk-Alman ikili ilişkilerinde kritik bir faktördür. Ekonomik bir güç olarak Almanya, AB’nin Türkiye’ye yönelik politikasını şekillendirmede kilit bir aktördür. Türkiye’nin AB üyeliği yakın gelecekte masada olmasa da güvenlik ve savunma, göç, ekonomi ve iklim gibi alanlarda da AB ile Türkiye arasında yakın iş birliği ve diyalog ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte hem AB hem de Türkiye karşılıklı çıkarlar doğrultusunda iş birliği yapmaya mahkumdur.
Önümüzdeki ay ve yıllarda ikili ilişkilerde gündeme ağırlıklı olarak Avrupa konularının hâkim olması beklenebilir. Türkiye, ulusal çıkarlarını da göz önünde bulundurarak olumlu bir Avrupa gündemi izlemeye devam edecektir. Bu durum, Gümrük Birliği’nin modernizasyonu ve iklim değişikliğiyle mücadele gibi iş birliği fırsatları da doğuracaktır. Türkiye’nin AB ile ilişkileri sakin sularda seyrettiği sürece, yeni Alman hükümeti Türkiye-AB ilişkilerinin olumlu seyrini destekleyecektir”.
HABER: Tuba Nur TÜRKELİ, Avrupa Temsilcisi
***
Zafer Meşe
[UHA Haber Ajansı, 14 Mart 2022]